Ana içeriğe atla

Başarısız olmanın 41 yolu *

Genelde başarılı olmanın yolları anlatılır, başarısız olmanın yollarına pek değinilmez. İsteyenlere faydalı olur umuduyla burada başarısız olma yollarını çok ayrıntıya girmeden ifade etmek istiyorum:
1.Bir hedef koymayın.
2.Ders çalışıyormuş gibi yapın.
3.Konuları derinlemesine değil, yüzeysel okuyun.
4.Olumsuz deneyimlerinize takılıp kalın.
5.Hazır bulunuşluk düzeyinizi düşük tutun.
6.Bir konuyu iyice anlamadan problem ya da test çözmeye başlayın.
7.Kitap okumayın.
8.Bir şey yiyip içerek veya yatarak çalışın. (Bu şekilde beyin beslenme moduna geçer.)
9.Odanızda açık olarak TV, bilgisayar, cep telefonu bulundurun.
10.Hem müzik dinleyin, hem sakız dinleyin, hem de ders çalışın. (Hatta bir de kulaklı takarsanız tam olur.)
11.Kafanızın dışına yatırım yapın. (Dış görünüşünüze yatırım yapın.)
12. Sizi eleştiren veya yol gösterenin ağzını hemen kapatın.
13.Başkasından sık sık yardım alın.
14.Herkesin sizi sevmesi için çaba sarf edin. (Sınavınız varken arkadaşın sinemaya mı çağırdı, gezmeye mi davet etti, hiç hayır demeyin.)
15.Sınava, sınav gecesi hazırlanın.
16.Ders notu tutmayın, başkalarının notlarını fotokopi ettirin.
17.Zamanı har vurup harman savurun. Nerede akşam orada sabahlayın.
18.Erken yatıp erken kalkmayın. Kahvaltınızı okulda, ödevlerinizi de son gece yapın.
19.Derse zamanında gitmeyin, sınavlara son anda yetişin.
20.Sigaraya başlayın, alkol alın. (Birine az, diğerine çok vakit harcarsınız)
21.Öğrenilmiş çaresizliğe düşmemek için öğrenirken en kolay konuları seçin. Hiç risk almayın.
22.Sınavda sınav kağıdını bitirir bitirmez öğretmene teslim edin, hiç kağıdı incelemeyin. Hemen dışarıya çıkın.
23. Başkasıyla rekabet edin. (Birisiyle rekabet ediyorum diye ders çalışmak, sizi bir yere kadar taşır. Ondan sonra yavaş yavaş ya yarıştan vazgeçer ya da başarısızlığı kabul etmeye başlarsınız.)
24.Az çalışın, az yorulun. Çalışmanızı yeterli görün. Ardından çok yüksek başarı bekleyin.
25.Görev ve ödevleri hep yarına, ertesi güne erteleyin.
26.Sürekli keyif alıcı işler yapmaktan ve tembel olmaktan zevk alın.
27.Her sınavdan 100 almaya çalışın. (Bunu yeterli görün ki sonun başlangıcı olsun. Süreci değil, sonucu değerlendirin. Sınavlardan 100 almanız, o konuyu 100 düzeyinde bildiğinizin göstergesi değildir...)
28.“Battı balık yan gider” atasözünü çok kullanın.
29.Siyasi gruplara katılın, bol bol boykotlar yapın. Öğrenci olduğunuzu ve sorumluluklarınızı unutun.
30.Derslere devam etmeyin, yerine arkadaşların imzanı atsın. (Doktor, avukat olabilirsin ama asla etik değerlere sahip bir meslek erbabı olamazsın.)
31.Profesyonel kopya çekin. Çaba sarf etmeden, çalışmadan kazanın.
32.Sürekli tembellik yapın. Zira her dersin bütünlemesi ve telafisi var.
33.“Çalışmadım, çalışsaydım başarırdım,” deyin.
34. “Öğretmen iyi anlatmıyor, sınavda zor soruyor, notu kıt, bana taktı,” deyin.
35.“İmkanlarım yoktu,” deyin.
36.“Başkası gibi kopya çekseydim ben de yüksek alırdım,” deyin.
37.Günü  kurtarmak için yaşayın ve ona göre çalışın.
38.Yarını düşünmeyin, hep anı yaşayın.
39.Ödev yapmak, konu araştırmak için ailenize bilgisayar aldırın, ardından internet bağlatın. Sonra dijital oyunlara kaptırın kendinizi.
40.Aileniz her istediğini yapsın ve alsın, bir dediğinizi iki etmesin. Sizin için saçını süpürge etsin. Siz hiç sorumluluk almayın.
41.Ailenizin sizin için aldığı akıllı cep telefonunu hiç yanınızdan ayırmayın. Yolda, çarşıda, pazarda, okula giderken ve gelirken, ders çalışırken yüklediğin müzikler sürekli beynini işgal etsin…

      Veli ve öğrencilerin “Sen bizi yanlış anladın. Biize başarısızlığın değil, başarmanın yollarını anlat" dediklerini duyar gibiyim. O zaman bunun kolayı var. Yazdıklarımın tersini yapın, başarıyı yakalarsınız derim. Fakat bu tersten yapma hoca’nın oğlunun durumuna benzemesin. Hoca, oğluyla beraber unu öğütmüş, değirmenden geliyor. Un çuvalı eşeğin sırtında en önde, oğlu arkasında. Hoca ise yaşın da getirdiği durum dolayısıyla en arkada kalmış. Arkada kalsa da gözü eşekte hocanın. Bir bakar ki eşek dere kenarından geçiyor, çuval dereye düştü düşecek. Hoca kendi kendine: “Koşsam yetişemem, oğluma söylesem; aksi mi aksi. Her dediğimin tersini yapar. Onca emek de boşa gidecek. En iyisi ben tersini söyleyeyim. Oğlan doğrusunu yapsın” der. Aklına gelen bu fikir sayesinde hoca kendine de hayran kalır. Hemen seslenir: Oğlum! Çuval dereye düşecek. Kakala gitsin” der. Oğlu başını çevirir: Babacığım! İlk defa senin dediğini yapacağım” diyerek çuvalı dereye itekler.

Not: Bu konuyu ele alırken  ilk 32 maddesini Prof. Dr. Necati  CEMALOĞLU’nun 05/02/2017 günü  “kamudanhaber.net” sitesinde yayımlanan “Başarısız olmanın ipuçları” başlıklı yazısından yararlandım. 07/02/2017


* 06/03/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde