29 Eylül 2016 Perşembe

Perdenin Cemaziyel Evvelini Hatırlayanınız Var mı?



Resimde eski perde örneklerini görebilirsiniz. Yeni nesil pek bilmez.

●Masrafsız, aileye yük getirmeyen, kullanışlı bir perdedir.
●Perdenin en boy uzunluğu pencere büyüklüğü kadardır.
●Perdeyi açmak için özel kurs görmek gerekmez. 7'den 70'e açabilir. Günde istenildiği kadar  aç-kapa yapılabilir.
●Yıkamak ve ütülemek aileye sıkıntı vermez.
●Dışarı bakmak-seyretmek istenildiğinde perdeyi kaldırıp rahatça bakılabilir.
●Pencerenin iki tarafına çakılmış iki çiviye takılır. Takması da kolaydır.
●Perde fazla kalın değildir. Pencere açıldığı zaman rüzgarla birlikte perde havalanarak içeriye serinlik verir.
●Perdeyi açınca çiviye, pencere üstüne kolayca konur. Ya da bağlanır.

Şimdiki perdelere gelince ne sen sor ne de ben söyleyeyim.
●Masrafın üst limiti yoktur.
●Eni ve boyu duvardan duvarı kaplar. Tavan-taban perdedir.
●Açılması, çıkarılması, takılması işkencedir. Kazara yıkanacaksa ya da takılacaksa mutlaka merdiven gerekir.
●İstediğin tarafa perde açılmaz.
●Her istediğin zaman perdeyi açamazsın. Çünkü ayrı bir tören gerekir. Açmaya uğraşmaktansa karanlıkta ve sıcak ortamda oturma genelde tercih edilir.
●Duvardan serinlik gelir ama asla perde bölgesinden esinti gelmez. Biraz serinlik gelsin diye pencereyi acarsan perdeden hic esinti geçemez. En iyisi isilik olmak dersin.

Sonuç: İnsanlık yokluk içerisinde kolay, pratik, kullanışlı ve hesaplı bir çözüm bulmuş. Şimdi ise insanımız varlık içerisinde sıkıntı çekmek için çaba sarfediyor.







İyi çaba sarfetmeler. 29/09/2015

28 Eylül 2016 Çarşamba

"Onlarla en güzel şekilde mücadele et!"... Vusulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdendir *

"Sert ve kaba konuşan kişilerin çoğu, muhatabı korkutmaktan ziyade içlerindeki korkuyu dindirmek için bu yola baş vururlar.

Muhalif saftaki insana söylenecek sert bir söz veya yanlış bir tavır, onu durduğu yere daha da sıkı bağlar. Sosyal medyada da buna dikkat edilmeli. Küfür, hakaret, alay vb şeyler bir müslümana yakışmaz.

Hiç bir peygamber muhataplarına bağırmamıştır. Koyu bir putperestlik içinde oldukları halde 'Ey kavmim!' diye onlara hitap etmişlerdir.

Muhatabımızın yanlışını, onu ezmenin, ifşa edip rezil etmenin bir fırsatı olarak değil, ona ulaşmanın bir kapısı olarak değerlendirmek gerekir.

İletişimi başlatan da bitiren de SÖZ'dür.

Müminin en güçlü silahı, onun hoş sözü ve güzel ahlakıdır.

'Müslüman, eliyle ve diliyle başkasına zarar vermeyendir' demiş Rasulullah(sav).

O halde, elimiz hep sıkılmış yumruk, dilimiz de sokmak için hareket halindeki yılan gibi olmamalı.

Her insan müslüman olmak için adaydır. Allah'ın temiz fıtrat üzerine  yarattığı insan oğlu çevresinin yanlış etkileri sebebiyle değişir, özüne yabancılaşır. CİHAD; o insanın elinden tutmak, özüne döndermek, onu sahil-i selamete çıkaracak gemiye buyur etmektir. Müslümanlar, insanlığı kurtaracak geminin hem kaptanı hem de hizmet personeli olmalıdırlar.

Bilmeliyiz ki, el uzatamadığımız insanların akibetinden bizler de sorumlu tutulacağız.

Müslümanlar, saldırmak için değil, saldırganı engellemek için güçlü olmalıdırlar. 'CİHAD', böylesi temiz bir amaç uğruna yapılan mücadelenin adıdır. Gerisi boş bir kavgadır.

İslam dünyasında gerçek bir fikir özgürlüğü vardı. 'Sizin dininiz size, benim dinim bana' hakikati hükümferma idi. Zamanla yaygınlaşan cehalet, başka fikirlere karşı korkuyu ve peşinden de tahammülsüzlüğü doğurdu.

Aykırı fikir ve inançlardan korkmamalıyız; korktukça tehlikesi daha da artar çünkü."

* Kahta İHL'de birlikte çalışmaktan onur duyduğum saygıdeğer meslektaşım Mehmet CÖMERT'in facebook sayfasında kesik kesik paylaştığı cümlelerinin tarafımca derlenmesinden ibarettir. Sadece yazının başlığı bana aittir. Altına imzamı atıyorum. Müslümanlığı kimseye bırakmayıp geleni azarlayan, gideni azarlayan bizim mahallenin yol bilmez, yordam bilmez, samimi insanlarına ithaf olsun bu yazı... Eline sağlık Mehmet Hocam... 28.09.2016

Hiç kimse bize itibar elbisesi giydirmeyecek öğretmenim!

Dersime girmek için ayağa kalktığımda bugün yanıma bir bayan yaklaştı. Bana "Hocam bir saniye, adınız ne idi sizin" dedi. Adımı söyledim. Sonra size bir şey göstereceğim dedi. Naylon bir poşetin içerisini açtı. İçerisinden  bir merhem çıkardı. "Bu ilacın romatizma, diz ve bel ağrıları ve bel fıtığı için kullanıldığını, bunun satışını yaptığını, Konya'da bu merhemin satış temsilcisi olduğunu, elinde fazla kalmadığını, daha önce kredi kartlarına çektiğini, artık kredi kartları ile satış yapmadığını, bu işi de kredi kartı borçlarını kapatmak için yaptığını, çok ucuza vereceğini...söyledi. Sattığı ilacın fiyatını da sormadan ihtiyacım yok, teşekkür ederim dedim. "Başka tanıdıklarınız için" dedi. Yakınlarımdan isteyen olursa sizinle irtibat kurarım deyim ayrıldım.
***
Baştan söyleyeyim: Kimsenin sattığı merhemde, kazanacağı parada gözüm yok, kimseyi de ayıplamıyorum. Belki de dediği gibi ihtiyaç sahibidir. İsteyen ticaret yapar, isteyen yapmaz. Ama bu işi işinin ehli  bir pazarlamacı yapsa nasıl olur? Fena olmaz sanırım. Memur görünümlü, öğretmen görünümlü kişiler yapmasa ne olur? Kıyamet mi kopar sanki?
***
Haydi bu işi yapıyorsun sayın öğretmenim! Madem sana müşteri lazım. Ben bu kurumda göreve başlayalı tamı tamına 2 ay oldu. Haydi yaz dönemiydi görmediniz. Bayramdan önce 7 gün o okulda birlikte mesleki çalışma yaptık. Haydi seminer döneminde il dışından seminer alan yabancılar vardı, beni tanıyamadınız. Okul açıldıktan sonra bugün 8.gün. Ben o okula 8 gündür gidip geliyorum. Derslere girip çıkıyorum. Öğretmenler odasında karşı karşıya geliyoruz. Bir defa başınızı kaldırıp "Hoş geldiniz, nereden geldiniz, branşınız ne idi" diye sorup bir aşınalığımız olsaydı, olmaz mıydı sayın hocam. Bu işi kaç yıldır yapıyorsunuz bilmiyorum ama gördüğüm kadarıyla hala acemiliğiniz devam ediyor. Benim bildiğim pazarlamacı kaz gelecek yerden tavuğu esirgemez. Önceden alt  yapısını oluşturur, alttan girer, üstten çıkar, satmaya çalışır. Biz de ihtiyacımız olmasa da en azından bir tane alırız. Kullanmasak da, yaptığın içimize sinmese de hatır için yaparız bunu zaman zaman.  Görgü, dışarıdan gelen bir yabancıyı ilk gördüğünüzde hoş geldin demek ile başlar.

Siz yanıma yaklaşıp adımı sorduğunuzda ne yalan söyleyeyim aklıma ne geldi biliyor musun? Merak ediyorsan anlatayım: Okula geldiğim andan itibaren okulun idarecileri dahil bu okulda hoş geldin diyen meslektaşımın sayısı bir elin parmaklarını geçmedi. 80-100 kadar öğretmenin arasından 8-10 kadar kişi yaptı bu medenice hareketi. Siz bana yaklaşınca ne yalan söyleyeyim: Bir kaç gündür okulda bir yabancı görüyorum, galiba bu adam bir öğretmen. Kaç gün boyunca ayıp ettim. En azından bir hoş geldin diyeyim diyeceksin sandım. Ya da bir tanıdığımdan selam getirmiş olmalı diye düşündüm. Ama ne yazık ki böyle bir şey olmadı. İnsanlık denen şeyin maalesef mektebi yok, pazarda da satılmıyor. Eğitim yuvasında bile biz bunu öğrenemediysek nerede öğreneceğiz bir düşün istersen. Bana hoş geldin demediğin için bir eksiklik hissetmiyorum, diyenlerde de bir eksilme meydana gelmedi bilesin. Ama sana tavsiyem iyi satıcı olacaksan önce nezaket, kibarlığı elden bırakmayacaksın ve adabı muâşerat ve protokol kurallarını iyi bileceksin, satıcılıkta iletişim yollarını iyi kullanacaksın. Ayrıca bir tercihte bulunacaksın. Ya öğretmenlik ya da pazarlamacılık. Atalarımızın sözünü hiç duymadın mı? Bir koltukta iki karpuz gitmez diye. Yine tereciye tere satmak gibi olmasın ama "Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare'e gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı:
-Dostum, siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın.." olur. Siz de bir tercihte bulunun ya öğretmenlik yapın, ya da tüm ağrılara iyi gelecek ucuz ilacın pazarlamasını yapın. Hem milletin ağrıları dinerse hayır dualarını da alırsınız emin olun.

Ayrıca haddim değil ama. Bu kadar kredi kartı ya da kredi borcunu niye yaptın, yarın öğrencilere ayağını yorganına göre uzat diye nasıl söyleyeceksin. Bayan olarak bu işi yaptığınıza göre kocanızın da bir işi vardır mutlaka. Siz çift maaşla geçinemeyip ekstreden krem satışı yapıyorsanız bu ülkede işi olmayan, işi olup da asgari ücretle çalışan, maaşını düzenli alamayan,  evine tek maaş girenler ne yapacak sayın öğretmenim. Biraz empati yapalım lütfen! Yok ben daha fazla kazanmak için bu işi yapıyorum diyorsan insanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa ikinci vadiyi ister, onun gözünü ancak toprak doyururmuş öğretmenim!

Kusura bakma! Derdim sen değilsin. Senin gibi böyle ikinci iş yapan binlercesi var maalesef. Bu yapılanlar bizde itibar zedelenmesine sebebiyet verir. Dünyada hiç kimse, kimseye itibar elbisesi giydirmez. İnsanlar kendi itibarını kendi kazanır ve kendine yakışanı yapar.

Hoş bulduk öğretmenim! Sana iyi satışlar... Bol kazançlar. İnşallah bu satışın esas işini aksatmaz. 28/09/2016