13 Şubat 2025 Perşembe

Mezar Evlere Doğru

Karar gazetesinde bir habere rastladım. Üzüldüm. Üzülmekle kalmadım. İnsanlığımdan utandım ve ne ara böyle bir toplum olduk dedim.
Haber kısaca şöyle. İzmir'de bir apartmanın çatı katında tek başına yaşayan 80 yaşındaki bir kadının, yatak odasında iskeletine rastlanılmış. Yani kadın ölmüş. Ölmekle de kalmamış. Etleri çürümüş, sadece kemikleri kalmış.
Pandemiden bu yana kendisiyle hiç iletişime geçmemiş üvey oğlunun polise haber vermesiyle, polisin de kapıyı çilingir yardımıyla açtırması ile bu feci ve dramatik ölüm ortaya çıkarılıyor.
Mahalleli, yaşlı kadınla yedi yıldır görüşmediklerini, huzurevinde kaldığını sandıklarını söylemiş.
Apartmanda oturanlar ise evden gelen kokunun evde biriken çöplerden kaynaklandığını düşündüklerini ifade etmişler.
Belli ki bir zamanların hemşiresi yaşlı kadın, kimsesiz ve bu çatı katında tek başına yaşıyor. Üvey oğlundan başka kimsesi yok. Üvey oğlu da Covit-19'dan beri görüşmüyormuş.
Mahallelinin, kadından haberdar olmamasını anlarım da apartman sakinleri nasıl anlamaz? Bu kadın günlerce inip çıkmaz demez. Ceset kokusuyla çöp kokusunu nasıl birbirine karıştırır? Belli ki apartman sakinlerinin burnu da benimki gibi koku almıyormuş diyeceğim ama çöp kokusunu aldıklarına göre ceset kokusunu hayli hayli almış olmaları lazım.
Bu kadın ölümle burun buruna geldiğinde öyle zannediyorum, ağrı ve sızısından dolayı acı acı inlemiştir. Belli ki ses de duymamışlar. Duydularsa da aman bize ne demiş olmalılar. Belli ki şu çatı katında yaşlı bir teyze var. Kendi başına ne yer ne içer? Şuna bir tas çorba verelim diyen de olmamış. Belli ki bu apartmanda kalanlar birbirini bulmuşlar. Hepsi kendine Müslüman sakinlerden ibaret.
Komşu komşunun külüne muhtaç atasözümüzden bu yana köprünün altından çok sular aktığını, komşuluk ilişkilerinin eskiye oranla yozlaştığını biliyoruz da bu derece yozlaştığımızı hiç düşünmemiştim. Apartman komşuları uyumuş, ben de bu değişimden haberdar olmayarak ayakta uyumuşum.
Haberi okuyunca, üzülüp utanmakla beraber aha şimdi Avrupalı olduk dedim. Çünkü bu tür ölümlere Avrupa’da çok rastlanıyor. Yaşlı Avrupa nüfusunun önemli bir kısmı evlerde tek başına yaşıyor. Bir başına ölüyor. Ama herhalde etleri yok oluncaya kadar cesetler evde bekletilmezdir. Çünkü bu şekil tek yaşayan yaşlıları polis veya belediye görevlisi telefonla ara ara arayarak hakkında bilgi sahibi oluyor. Telefona cevap verilmeyince öldüğüne kanaat getirilip eve giriliyor, ceset çıkarılarak evdeki eşyalar ihale yoluyla satılıyormuş diye işitmiştim.
Bu tür ölümlerin Avrupa'da yaygın olduğunu duyardım da bizim ülkemize bu kadar çabuk geleceğini hiç düşünmemiştim. Yalnız bu ölümle Avrupa’yı solladık. Çünkü evde ölen, cesedi çürümüş sadece kemikleri kalan bu kadından yıllar yılı kimsenin haberi olmamış. Ev olmuş bir mezar ev. Bu utanç bize yeter de artar bile.
Güya yaşlılar günümüz var. 1 Ekimde bazı il ve ilçelerde belediye ve mülki amirler, yaşlıları evlerinde ziyaret ettik diye boy boy fotoğraf paylaşırlar. Belli ki bu kadına ziyaret için giden olmamış. Şayet gidilseydi, bu teyzenin ölümünden daha erken haberdar olunabilirdi. Demek ki muhtarlar da mahallesinden bihaber. Belli ki bu ülke insanının sahibi yok. Kötü ve zor gününde sahipsiz ve bir başına.
Oldu olacak, bu teyze, öldüğü yere yani bu çatı kata gömülsün. Ev olsun bir mezar ev. Zaten yıllardır bu çatı katı mezar görevi görmüş. Nasılsa kokusu da gelmez bundan sonra.
İlk incelemeye göre polis ölüme dair bir şüpheye rastlamamış. Yine de incelenmesi için adli tıpa gönderilmiş.
Ölümü normal ve makul görünmeyen bu teyzenin normal görünen ölümüne dair önce maaşına bakılmalı. Maaşı hiç çekilmedi ise ölüm anormal olsa da normal ölümdür. Maaşı çekilmiş ise işte burası düşündürücüdür. Çünkü birileri emekli maaşını aylık çekip çekip harcamıştır. Bu gizemli ve ibretamiz ölümün araştırılmasına buradan başlanmalı.
Yalnız yaşama konusunda Avrupa’yı daha tam yakalayamasak da giderekten yalnız yaşama bizde de çoğalacak. Bu ölüm bize ibret olmalı. Devlet bu tür yaşlılar için tedbir almalıdır. Çünkü adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre kimin, nerede kaldığı, nasıl yaşadığı belli. En azından bu şekil yalnız yaşayan ve huzurevine gitmeyen kimsesizleri kontrol etmek için bu görev; nüfus idareleri, muhtarlar, belediye, kaymakamlıklar veya polislere verilir. Bu tür yaşlılar belli aralıkla telefonla aranır.
Velhasılıkelam, bu ölümle, komşuluğumuz da insanlığımız da sınıfta kaldı. Tekrar etmemesini temenni ediyorum.

4 yorum:

  1. Zamanını- miadını doldurmuş, geçerliliğini yitirmiş , sınıfta kalmış komşuluk ve insanlığın bütünlemesi -telafisi de yoktur herhalde.
    "Daha neler göreceğiz." derdi eskiler. Yorulduk artık...

    YanıtlaSil
  2. Maalesef öyle. Belki de bu yaşadıklarımız iyi günlerimiz.

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar.
    Sayın hocam, bu apartmanda 80 yaşında tek başına yaşayan kadının dışındaki tüm apartman ahalisinin durumu gerçekten içler acısı. Bakın, bizim blog camiasında, artık bloğuna uğramayan, paylaşım ve yorum yapmayan bir arkadaşımız olduğu zaman, blog sayfasına uğrayıp, hal ve hatır sorup, "inşAllah sağlık, sıhhat ve afiyetesinizdir" diye yorumlar bırakırız.
    Gerçekten utanılacak ve her iki hale de üzülecek bir durum.
    Evinde 3 günlük iken ölü bulunanlar oldu ama, sadece iskelet haline gelmişi ilk defa sizin paylaşımınızdan öğrendim. Çok yazık! Bu durum, bizim gerçekten ne hale geldiğimizi, en önemlisi kalmamış insanlığımızı sorgulamamız gerektiğini ortaya koymaktadır.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  4. As Recep Bey. İnsanlığımız ölmüş maalesef. Endişem bu tür dramatik ölümlerin giderek artacağı yönünde. Çünkü sağ ve salimken bile yaşlılar yalnızlara oynuyor. Muhtaç olduğu zaman kim gelecek? Benim komşuluk ilişkilerinden bir beklentim kalmadı. Devlet sosyal devlet olmanın gereği olarak bu tür yaşlılar için bir çözüm bulmalı.

    YanıtlaSil