Ana içeriğe atla

Organize Kopyacılar

Yazılılar birbiri arkasına olacak şekilde planlanır. Sınav haftası gelip çatar.

Aynı sırada oturan iki liseli arkadaş, ne yapalım ne edelim derken, sınavda öğretmenin sorumlu tuttuğu kısmı aralarında paylaşmaya karar verirler.

Kitabın bir kısmından biri, diğer kısmından da öbürü kopyalık hazırlamaya karar verirler. Öyle ya her yerden kopyalığı hazırlamaya kim uğraşacak?

Sınav günü gelir çatar.

Öğretmen A ve B grubu olarak iki grup hazırlamış.

Aynı sırada oturdukları için biri A, diğeri de B grubu olurlar.

Bir tanesi sorulara hızlıca göz gezdirir. Tüh be der. Çünkü kendi hazırladığı yerden öğretmen hiç soru sormamış. O kısmın tamamını arkadaşı hazırlamıştı.

Arkadaşına, benim soruların kopyası sende, seninki de bende. Kopyalıkları değiştirmemiz gerekir. Al benimkini, ver seninkini der.

Karşılıklı kopyalıkları değişirler.

Soruların cevaplarını alan, kopyayı kendi hazırlamış gibi hemen cevapları yazmaya başlar.

Esas kopyalığı hazırlayan ise arkadaşının verdiği kopyalığı arar tarar. Bir tane sorunun cevabını dahi bulamaz. Çünkü yoktur.

Oyuna getirildiğini anlar ve hemen arkadaşını dürter. Ver şu kopyalığı der.

Hazır kopyalığı bulmuş, soruları bir bir yazan arkadaşı bu hazıra konmuşluğu bulmuşken verir mi kopyalığı hemen.

Sonrasını bilmiyorum. Kopyalığı ne zaman verdi? Verinceye kadar arkadaşını kaç defa dürttü ve kaç defa ver şu kopyalığı dedi?

Bildiğim bir şey varsa, kopya çektiğini öğrendiğim kişinin kopya çekeceğine hiç ihtimal vermeyişim. Kendisine de söyledim. Hiç beklemezdim senden dedim. O da kopya çekmeyen mi vardı abi dedi.

Hasılı benim yere bakan, yürek yakan, yoğurdu üfleyerek yiyen arkadaşım, meğerse profesyonel kopyacı imiş. Üstelik bu işi iki kişi birlikte yapıyorlarmış. Bir de acemi diye nam salmış arkadaşlarının arasında. Bugün bu tür kopyacılara organize kopyacı diyorlar.

Aynı ekipten bir başka arkadaşları da İngilizce sınavı için kopyalık hazırlamış. Arkadaşının dediğine göre hazırladığı kopyalık sınav kağıdından büyükmüş. Bunu duyunca şaşırdım. Sınav kağıdı A4 kağıdına hazırlandığına göre acaba bu arkadaş kopyalığı A3 kağıdına mı hazırladı?

Bunu da ilgili kişiyle karşılaşınca sorup merakımı gidereceğim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...