Evliliği bitiren sebepler üzerinde durmak istiyordum ki aklıma turşu geldi. Ne alaka demeyin.
Turşuyu millet olarak çok severiz. Her sofrada mutlaka yerini alır. Millet o kadar güzelim yemeği yer. Ama yemek esnasında ve yemekten sonra konu yemeklerden ziyade turşu üzerine olur. "Bu seneki kurduğum turşu pek iyi olmadı ama bir bakın" der ev sahibi. Misafir de "Ellerine sağlık. Pek güzel olmuş. Nasıl yapmıştın. Şu tarihini ver de seneye ben de öyle yapayım" der. Konuşma bu minval üzere gider. "Bu sene turşum erken bitti. Şu kadar bidon kurmuştum. Herhalde erken kurdum. Seneye geç kuracağım" gibi.
Şimdi gelelim evliliği bitiren sebeplere.
Her evlilik ve boşanma kişilere özel olsa da genelde benzer sebepler sayılabilir.
Yüksek beklentiler. Evlenecek gençler evlenmeden önce evlilik çıtasını çok yüksek tutuyor. Şöyle olacak, böyle olacak gibi. Evlendikten sonra bu beklentiler gerçekleşmeyince soğukluk meydana geliyor. Hatta hayal kırıklığı yaşanıyor. Ne umdum ne buldum deniyor. Şimdiki aklım olsa evlenmezdim. Evlensem de aday seçiminde daha titiz olurdum pişmanlığı duyuyor.
Çiftler birbirine baskın çıkmaya çalışıyor. Benim dediğim olacak, senin olacak atışması başlıyor. Hırgür eksik olmuyor. Birbirlerinin beğenmedikleri yönlerini düzeltmeye çalışıyorlar. Birbirlerini oldukları gibi kabul etmiyorlar.
Eşlerin birbirlerinin anne ve babalarını eleştirmeleri ve yarıştırmaları. Senin annen şunu yaptı, bunu yaptı. Baban şunu dedi. Düğünümüzde şu zorluğu çıkardı. Şuraya geldiler, buraya gittiler. Şu işimizi yapmadılar. Görgü yok. Oturduğu yeri bilmiyorlar gibi. Biri böyle der de öbürü durur mu? Şimdi böyle mi oldu. Ağzımı açtırma benim. Benim annem olmasaydı, şu olurdu. Babam bizim için neleri göğüsledi. Ona kalırsa, senin ailenden ne gördük gibi. Ben anne ve babama laf söyletmem. Onlar benim her şeyim. Değerlim. Ailemden bahsederken ağzını yıka gibi.
Anne ve babaların çiftlerin her şeyine karışması. Gençleri bir türlü kendi hallerine bırakmamaları.
Kız anne ve babalarının aşırı korumacı olması. Çiftlerin en ufak bir tartışmasında pireyi deve yapmaları. Kızım, kendini ezdirme. Arkandayız demeleri. Bununla da yetinmeyip, damat, kızımız bizim değerlimiz, biriciğimiz ve her şeyimiz. Biz onu yolda bulmadık. Sahipsiz sanma. Onu üzersen hayatı sana zindan ederiz türü tehditlere vardırmaları.
Düğünden sonra dünürlerin gidip gelmeyi, görüşüp konuşmayı kesmeleri. Birbirlerine yabancı gibi olmaları. Dünürler böyle olunca çiftlerin anlaşmazlıklarında da bir araya gelememeleri.
Çiftlerin birbirlerinin ailelerine eşit mesafede ve eşit uzaklıkta olmamaları. Bir tarafa yaklaşıp diğer tarafa uzak kalmaları. Ailelerin de oğlan elden gitti, kız elden gitti, çocuğumuzu bize soğuttular psikolojisine girmeleri.
Düğün öncesi ailelerin birbirlerine zorluk çıkartmaları. Olur olmaz her şeyi aldırmaları. Özellikle oğlan tarafının aşırı borca girmesi.
Çiftlerin sorunlarını diyalog yoluyla çözmemesi, bağırıp çağırmadan konuşamamaları, gerekirse şiddete başvurmaları, kızın en ufak bir şeyde ailesini çağırması, gelin beni götürün demesi ya da çekip gitmesi, ben ailemi terk edemem, vazgeçemem demesi. Ne olduğunu anlamadan kız ailesinin yangına körükle gitmesi. Her halükarda damadın suçlu görülmesi.
Çiftlerin kendi aralarında olup bitenlerden ailelerin haberdar olması.
Tartışma ve anlaşmazlıkların zamana bırakılmaması. Her şey bitti, artık istemiyorum gibi kesin ifadelerin kullanılması.
Dünürlerin veya çiftlerin ya da karşılıklı akrabaların bir anlaşmazlık durumunda soğukkanlılığı ve sağduyuyu kaybetmeleri. Bir daha birbirinin yüzüne bakamayacak sözleri söylemeleri.
Tarafların birbirine özellikle erkeğin şiddet uygulaması. (Kadınlar da şiddet uyguluyor ama bunu erkekler pek söylemez. İçine atar.)
Taraflar karşılıklı veya bir tanesinin eşini başkasıyla aldatması.
Eşinin şikayeti üzerine erkeğin uzaklaştırma cezası alması.
Çiftlerin ev tutarken veya herhangi bir şehre yerleşirken benim aileye yakın, senin aileye uzak olacağız yarışına girişmeleri.
Dünürlerin evliliğin devamından ziyade ayrılsınlar yarışına girmeleri...
Evliliği bitiren veya fitilini ateşleyen sebepler böyle uzar gider. Evlilikler de pamuk ipliğine bağlı ve kimsenin birbirine eyvallahı olmayınca haliyle evlilikler son bulabiliyor ta da kavga gürültü devam ediyor.
Başka sebepler de vardır ama çoğu evlilikleri bitiren sebeplerin başında, çiftlerin ailelerinin, çocuklarını kendi hallerine bırakmaması, anlayıp dinlemeden yangına körükle gitmesi, kız annelerinin aşırı korumacılığı, eskiden olduğu gibi duvağınla çıktın, kefeninle gelirsin denmemesi, kızın çıktığı evinin ardına kadar açık tutulması, kızım iyi düşün denmemesi, eşlerin sağlıklı düşünmemesi, bize ne oluyor dememesi, diyaloğun kesilmesi gibi sebepler sayılabilir.
Yazım uzadı farkındayım. Ama yazımın başında bahsettiğim turşu kurma ile bir bağlantı kurmam lazım.
Kızını verdikten sonra güya kızını koruyorum, damada ezdirmeyeceğim. Kızım arkandayız türünden aşırı korumacılık yapan kız anneleri, bilin ki aile kolay kurulmuyor. Sen de zamanında kolay aile kurmadın. Bu yaşa gelinceye kadar az zorluk yaşamadın. Tamam, kızını yolda bulmadın. Ama bu yaptığınla bir evliliği sonlandırıyorsun. Yani kızının ocağını söndürüyorsun. Bil ki baban seni zamanında everirken, gelinliğinle gidiyorsun, kefeninle döneceksin derken seni gözden çıkarmadı. Bunu derken, ev bark sahibi ol. Zorlukta vurup kapıyı gelme. Evliliğini kurtar. Aile ol aile demek istedi. Bugün sen de böyle de kızına. Yok diyemeyeceksen, kızının her işine burnunu sokacaksan, be kardeşim, niye evlendirdin kızını? Evde tutup turşusunu kursaydın. Anne kız mutlu bir hayat sürseydiniz de başkasının huzurunu bozmasaydınız.
Not: Yanlış anlaşılmasın. Boşanmalarda tüm suç kız annelerinde ve kızda demek istemiyorum. Bir defa bir yerde, bir ailede sorun varsa, suç tek taraflı olmaz. Suç hem erkekte hem kadında olur. Suçun sadece oranu değişiktir.
Yorumlar
Yorum Gönder