Ana içeriğe atla

Kurum Demirbaşları

Kurumların demirbaşları vardır. Kurum sorumlularına zimmetlidir. Bundandır ki gözü gibi korurlar. Kayıp, çalıntı, telef ve ziyan durumunda ödemekle yükümlüdürler.
Her yıl sonunda bu demirbaşların sayım ve dökümü olur. Sayımı kolay olsun diye her demirbaşa da numara verilir. Miadı dolan demirbaş usulüne uygun bir şekilde düşülür, ihtiyaç fazlası istek halinde başka kurumlara devredilir.
Tayini çıkan, emekli olan veya değişik nedenlerle kurumdan ayrılmak zorunda olanlar bu demirbaşları tutanakla haleflerine devir teslim yaparlar. Çünkü hiçbir yer kadıya mülk değil. Hepsi gelip geçicidir. Bir müddet çalıştıktan sonra bayrağı ister severek ister istemeyerek sonrakine devreder. Ama mülk olan bir şey vardır ki o kurumun demirbaşları o kurumun mülküdür.
Kurumların mülkü gibi bazı kurumların da insan demirbaşı var. Sayıları az olsa da var.
İnsanın demirbaş olur mu demeyin. O kuruma kapağı bir atmışlardır. Kaç koltuk eskittikleri Allah bilir. Eskiyen koltuğu yenisiyle değiştirirler ama bu demirbaşların makam, statü, yeri ve görev tanımı değişmez. Üzerine oturduğu koltuğu eskittiği gibi kaç mesai arkadaşı gelip geçer, kaç amiri değişir. Ama bu demirbaşların yeri ve görev tanımı sabittir. Her yeni gelen altındakilerin göre tanımını değiştirir. Bazen şununla çalışacağım ya da sizinle çalışmak istemiyorum diyerek ekibini seçer. Ama demirbaşa dokunmaz ya da dokunamaz. İllaki bu demirbaşlarla çalışmak zorunda. Çünkü kendisi fani, demirbaş ise teşbihte hata olmasın bakidir.
Amirler değişmesine rağmen bu demirbaşların yerlerinin sabit olması, bunların kapasitesi ve yeteneğinden midir, bulunmaz Hint kumaşı olduklarından mıdır ya da kendilerini bulunmaz Hint kumaşı gösterdiklerinden midir, arkaları çok güçlü olduğundan mıdır, gönderecekleri yer bulamadıklarından mıdır, her gelenin nabzına göre şerbet veren, her insana nasip olmayan üstün özelliklerinden midir ya da gelene ağam, gidene paşam dediklerinden midir veya ben gidersem bu kurum çöker imajı verdiklerinden midir veya rest çekmelerinden midir bilinmez. Bilinen bir şey var ki kurumlar, insan kaynağı yönünden tepeden tırnağa değişse bile bu demirbaşların dokunulmaz oldukları bir gerçek.
Rest yoktur veya ben gidersem tufan olur denmez demeyin. Bazıları bunu iyi bilir. Ki bu konuda bildiğim bir örnek var. TİF (Taşınır İşlem Fişi) ilk defa çıktığında bir kurumda geçici olarak çalışan birini bir müddet sonra değiştirmek istediklerinde, "Ben gidersem, bu civarda TİF'ten anlayan yok. Elinizde kalır. Yine de siz bilirsiniz" deyince görev süresi uzatılmıştı. (TİF nedir demeyin. Kurumlardaki demirbaş sayım, döküm, kontrol ve gelen demirbaşa sistemden fiş kesme işi vs.)
Hasılı adı konmamış bir kast hali mevcut bu tür demirbaşlarda. Yerinden edilmez ve dokunulmaz. Belki de Anayasanın değişmez dört maddesi gibi değişmesi teklif dahi edilemez. Konunun önemi veya ciddiyeti anlaşılsın diye şunu söyleyeyim. O kurumlar kapatılsa, bilin ki bu demirbaşlar bir şekilde yine yerinde kalır.
Bugün gördüm böyle demirbaş birini. Saçı sakalı ağarmasına rağmen hiç yıpranmamış. Kaç kişiyi eskitti, kurumunda ne kadar faydalı, bunu bilmiyorum. Bildiğim daha kaçını eskiteceği. Şu var ki böylelerini kıskanmıyor değilim. Bu yazı da içimdeki kıskançlığın dışavurumudur. Ciddi olamazsın demeyin. Hem de hiç olmadığı kadar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...