Ana içeriğe atla

Bir Öğrenci Profili

Daha lise bir olmasına rağmen boyu posu ve yaşıyla akranlarından farklı. Artık ailesi ne ile beslediyse.

Yaşı ve boyuna orantılı olarak akranlarına ağabeylik yapacağı ve olgun davranış sergileyeceği yerde hal ve hareketleri, girişi, çıkışı, oturuşu ve kalkışı, kabadayı yürüyüşüyle dikkat çekiyor.

Her şeyiyle ve buradayım, beni görmezden gelemezsiniz, çaresiz beni çekeceksiniz der bir görüntüsü var.

Görüntüsü, hal ve hareketleri, giyim ve kuşamı ve konuşmasıyla yeraltı dünyasının insanı olmaya namzet. Zaman ne gösterir bilinmez ama gıda sektörü şu haliyle ona çok yabancı.

Ders varmış, derse girmeliyim, gecikir, yok yazılır, devamsızlıktan kalırım diye bir derdini görmedim. Herkes gibi okula gelir ama derse girmez. Herkes derse girerken o okul dışında kapının önünde durur. Sabahtan akşama kaç paket sigara içer bilmem. Bildiğim, ağzından hiç sigaranın düşmediği.

Bir böyle, iki böyle. Niye derse girmiyorsun? Girmeyeceksen, bu soğukta, bu yağışta niye burada duruyorsun? Git evine yat mübarek. Yalnız bu derece devamsızlık yapmaya devam edersen, sınıfta kalırsın. Kendin bilirsin ama bir daha böyle görürsem, aileni arar, durumunu anlatırım dedim. Haklısın hocam dedi.

Bir sonraki dersime geldi. Hocam, sırf sizin hatırınız için geldim dedi. Benim dersten sonra derslere devam etti mi bilmiyorum.

Yalan söyleme konusunda da üstüne yok. Nereden mi biliyorum. Zira test ettim. Şöyle ki:

Bir başka gün bu sınıfın dersine girdim. Selam verip defteri imzalamak için masaya yöneldim. Yanıma gelerek, "Hocam beni yok yazmasanız. Müdürle bir görüşme yapmam lazım dedi. İyi, çabuk git gel dedim.

Derse geçtim. Dersi yarıladım. Bekle ki gelsin bizimki. Bir öğrenci gönderdim. Şu arkadaşınız müdürün yanında mı hala. Git bir bak gel dedim. Öğrenci gidip geldi. Müdürün yanında kimse yok dedi. Ders boyunca gelmedi. Zil çaldı. Müdürün yanına uğradım. Falan sınıftan şu isimli öğrenci yanınıza geldi mi dedim. Hayır dedi.

Belli ki bizim öğrenci müdürle görüşeceğim diye benden izin alarak hem dersten arazi oldu hem de yok yazılmadı. Anlayacağınız beni ayakta uyuttu.

Teneffüsü yapıp aynı sınıfa 2.dersime girdim. Müdür beyle görüşen öğrenci de lütfedip derse gelmişti. Delikanlı, ne yaptın? Müdür beyle görüşebildin mi dedim. "Evet hocam" dedim. Emin misin görüştüğüne dedim. "Tabi hocam" dedi. Peki, gel bir de müdürle beraber görüşelim dedim. Kapıya yöneldim. Kendinden emin bir şekilde "Tamam, görüşelim, haydi" dedi, ardından yürüdü. Bu arada özgüvenine hayran kaldım.

Sınıftan ben önde, o arkada, kapıdan çıkıp koridorda yürümeye başladık. Ardımdan bana yetişti. "Hocam, bir şey söyleyeceğim. Ben müdürle görüşmedim. Size yalan söyledim. Dışarıda gezip dolaştım. Bu ders beni yok yazın. Özür dilerim. Bana istediğinizi yapın ama sınıfın haberi olmasa olmaz mı" dedi. Sana olan kredim bitti ve bu son olsun. Sınıfa da söylemeyeceğim. Gördüğüm kadarıyla onurlu birisin. Yaptığının yanlış olduğunu biliyorsun. Bu da bir aşama. Bana bundan sonra izin gibi bir istekle gelme olur mu dedim. "Tamam hocam" dedi. Bir de bu yaptığını kimseye anlatma. Çünkü başkasına anlatırsan, çölde susayana su veren insanın atını çalıp kaçan kişi misali, nasıl ki çölde susuz kalana kimse su vermezse, bundan sonra hiçbir öğretmen de izin isteyen öğrenciye izin vermez dedim. Yine tamam hocam dedi.

Gördüğüm kadarıyla kötü bir çocuk değil. Hafif ilgi gösterirsen, kendisine değer verildiğini hissederse itiraz etmediği gibi uyum sağlaması yönüyle memnun kaldığını düşünüyorum. Öyle zannediyorum, bu savrulması ve bozulma potansiyelinin gerisinde, aile veya iş yerinde dışlanma psikolojisinin etkili olduğunu düşünüyorum. Bu hâletiruhiyeyi taşıyan çok öğrenci olduğunu da düşünüyorum. Çünkü dışlanan, kendini başka türlü davranarak dikkat çekmeye çalışıyor.

Bu çocuk ve benzerleri yalan da söylese, beni ayakta uyutmaya da çalışsa, bunlara dokunulursa ve ilgilenilirse, bu tür çocukların kendilerini ve hayatlarını kurtaracaklarına dair ümidimi taşıyorum. Dokunulmazsa, neler olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...