Ana içeriğe atla

İslam Dünyasının Orduları Kimin Emrinde?

Merak edip dünyanın en güçlü ordusuna sahip ülkelere baktım. İlk 20 güçlü orduya sahip ülkeler listesi karşıma çıktı.
Bu ilk 20 arasında İslam dünyasından ülke var mı diye göz attım.
İlk 20 ülke arasında Türkiye 8. Pakistan 9. Endonezya 13. İran 14. Mısır ise 15. sırada.
Ortadoğu devletleri üzerinde boza pişiren İsrail ordusu ise listenin 17.sırasında kendine yer bulabilmiş.
Bu liste 2024'ün güncel listesi. Şimdilerde olmasa da bir zamanlar güçlü ve tek adam olan Saddamlı Irak'ı, Kaddafili Libya'yı ve Esedli Suriye'yi de ordusu güçlü ülkeler arasında sayabiliriz. Orduları güçlü olmasa tek adam olarak ülkelerini yıllar yılı yönetebilirler miydi, bu kadar uzun iktidarda kalabilirler miydi?
Ordusu güçlü diğer ülkeleri bir tarafa bırakıp İslam ülkelerinin ordularına bir bakalım. Ne de olsa beş tane ordusu güçlü ülke var. Bu ordular gücünü kullanabilmiş mi? Kullandı ise kime karşı kullandı?
Türk askeri bildiğim kadarıyla Kore'ye asker gönderdi. Sınırlı ve süreli Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirdi. 45 yıldır PKK terör örgütüne karşı mücadele veriyor. Suriye iç karışıklığı nedeniyle sınır güvenliğini sağlamak amacıyla Suriye içerisinde bazı bölgelere girdi. Yine terör örgütüyle mücadele için Irak içlerine girerek operasyonlar yaptı. Başka da gücünün test edildiği bir harekat hatırlamıyorum. Kısaca birinci dünya savaşından bu yana güçlü bir devlet veya devletlerle savaşıp test edilmedi.
Terör dışında güçlü bir devlet ile savaşıp gücünü göstermese de bu güçlü ordu bu ülkede 60 darbesine, 80 İhtilaline, 28 Şubat post modern darbesine imzasını attı. Yani millete darbe yaptı. 80 öncesi uygulanan onca sıkıyönetime rağmen kardeş kavgasına ve cinayetlere seyirci kaldı. 15 Temmuzda ise bu güçlü ordu, içindeki hainler eliyle gücü ikiye bölününce yeterince varlık gösteremedi. FETÖ kalkışmasında büyük yara aldı. Genel Kurmay Başkanlığı merkezini bile FETÖ'cüler ele geçirdi. Cumhurbaşkanının iradesi, milletin desteği, vatansever asker ve polisin azim ve kararlılığıyla bu kanlı darbe püskürtüldü.
İşin üzücü yanı, subay olacak kişinin yedi sülalesinin araştırılarak alındığı askeriyeye bu kadar hain nasıl alındığı, kimin aldığıdır. Darbe geçti gitti ama bu kadar haini kim aldı araştırması bildiğim kadarıyla yapılmadı.
Hele 80 İhtilali ile ilgili olarak dönemin CIA Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Henze’nin, "Bizim çocuklar/Ankara’dakiler yönetime el koydu" sözünü söylediği iddiası, askerin daha doğrusu o dönemki askerin kimin emrinde olduğunu sorduruyor insana.
Endonezya ordusunu geçiyorum. Zira çok bir bilgim yok. Askeri, devletin ve milletin emrinde mi bilmiyorum.
İran ordusu daha test edilmedi. Yakında İran karışırsa, ordusunun ne yapacağı o zaman belli olur.
Mısır ordusu, sanırım İsrail'e karşı yapılan 6 gün savaşı dışında son yıllarda bir savaş yapmadı. Ki o savaşı da diğer Arap ülkeleriyle birlikte İsrail'e karşı kaybettiler.
Mısır ordusunun sınavı, seçilmiş cumhurbaşkanları Mursi'yi ve halkı korumak iken bu ordu kalkıp Mursi'ye darbe yaptı. Sanırım darbe yapan Sisi'yi genel kurmay başkanlığına atayan da Mursi idi. Yani kendi atadığı asker kendisine darbe yaptı. Enver Sedat’ı suikastla öldüren de bildiğim kadarıyla Mısır ordusuna ait bir subay idi.
Pakistan ordusunun gücünün de test edildiğini düşünmüyorum. Bildiğim kadarıyla orada da darbeler eksik değildi bir zamanlar.
Beni düşündüren ve bu yazıyı yazmaya sevk eden ise ABD'nin işgaline karşı Irak ordusunun tek kurşun atmaması, ülkelerini ve devlet başkanlarını korumaması. Adeta kayboldular. Yer yarıldı, yerin altına girdi ordusu. Belki de Saddam'ın kellesini alanlar da kendi askerleridir.
Aynı durum Libya için de geçerli. Ülkede çıkan iç karışıklığa ve başta Fransa bu ülkeye girdiği zaman Libya ordusu da yoktu. Arazi oldu. Sanki giren, bu ülkenin ordusu, silah ve teçhizatı yok sandı.
Son güncel ordu da Suriye ordusu. Ülkesi iç karışıklık dolayısıyla ikiye bölündüyse de Esed İran ve Rusya desteğiyle Suriye'nin bir kısmını elinde tutuyordu.
2011 yılından beri Esed'in eli ayağı olan Suriye ordusu da HTŞ liderliğindeki Halep, Hama, Humus ve Şam operasyonlarına tek kurşun atmadı ve karşı koymadı. Esed'in askeri de adeta yer yarıldı, yerin dibine girdi. (Esed’in ordusunun mücadeleye girişmemesi olası kan almayı önledi. Eğer Esed’in ordusu biz de halkın yanındayız iddiasındaysa Esed o kadar zulüm yaparken bu ordu neredeydi? Niçin daha önce bu şekil inisiyatif almadı? Bu da düşündürüyor insanı. Esed’in ordusu halkın yanında yer alarak Esed”e karşı zamanında darbe yapsaydı, Sutşye’nin milli ordusu olurdu nazarımda.
Bir ordu ne kadar güçlü olursa olsun yenilebilir. Ama Irak'ın, Libya'nın ve Suriye'nin ordusu yoklara karıştı. Çünkü hiç karşı koymadılar. Bu da bu ülkelerin güçlü ordusunun devlet başkanlarının emrinden ziyade başka güçlerin emrinde olabileceği şüphesini içinde barındırıyor. Eğer böyle ise ne âlâ memleket ne âlâ ordu. Evlere şenlik ordu dense yeridir.
Hasılı İslam ülkelerinin ordularının güçlü olmasını gönlüm arzu ediyor. Ama bu güç milletine, devletine karşı kullanılmamalı. Başkasından emir almamalı. Ülkelerinin milli ordusu olmalı. Ülke savunmasında, iç karışıklıkta, devletleri ve ülkeleri tehlike altına girdiği zaman gücünü kullanmalı.

Yorumlar

  1. Emeğinize-yüreğinize sağlık.
    Atamızın "Yurtta Barış, Dünyada Barış " özdeyişi hep aklımızda-gönlümüzde...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...