Ana içeriğe atla

Bir Başarı Hikayesi (4)

Hülasa, sermaye ile başladığı ticaret hayatında büyüdü de büyüdü. Holding sahibi oldu. Çoğu sektörlerde var. Bu noktaya, tırnaklarıyla kazıyarak geldi. Bildim bileli çalışır. Çoğu geceler plan yapmaktan, iş koşturmaktan uyumamıştır. Pandemide yurtlar kapalı olmasına rağmen ayakta kalmayı becermiştir.

İşler nasıl diye sorsam, her defasında şükür der.

Geldiği noktayı, gözü karalığını, başarısını, merdivenleri basamak basamak çıkmasını hep takdir etmişimdir.

Acı tatlı hayatını yaz yaz bitmez. Çünkü bu ömrüne çok şey sığdırdı.

İşte tüm bunlar gözümün önüne sinema şeridi gibi geldi.

Ama o kadar yükün altından alnının akıyla kalkan, anasından doğduğu andan itibaren koşuşturan, gücüne güç katan bu arkadaş, annesinin beklenmedik ölümünü unutamadı. Nasıl unutsun ki. Ana gibi yar olmaz dedikleri bu olsa gerek.

Anasıyla birlikte çıktı bu yola. Her türlü sıkıntıyı birlikte göğüslediler. Duasını hep arkasında hissetti. Tabir yerinde ise çıktığı bu yolda yol arkadaşı idi annesi.

Ama annesi, çok çektin. Artık her şeyi yoluna koydun, gözüm arkada kalmayacak. Benden bu kadar deyip çekip gitti.

Annesinin bu ani ölümüne belli ki hazır değildi. Yanına gidip onu teselli etmek istedim. Sonra da rahatsız etmeyeyim deyip oturup şu metni yazıp kendisine gönderdim:

“Kardeş, kayınvalidem beş yıldır yatalak. Bakım ve her şeyini beş yıldır beş çocuğu günlük sıra ile nöbet tutarak yerine getirir.

Dile kolay beş yıl. Yatan için de zor bakan için de.

Zaman zaman bakımda sıkıntı olsa da güç bela devam ediyor nöbet.

Ölüm temenni edilmez ama kayınvalidemin kurtuluşu ölümdür. Çünkü ayağa kalkacak durumu yok. Mama ile beslenir. Yatağa bağlı olarak odadan dışarı çıkmadığı için geleni gideni tanıyamaz oldu. Hasılı ölü bir ceset gibi.

Çocukları dile getirmese de ölüme sevinilmese de annelerinin ölümüne en fazla çocukları ve kocası sevinecek.

*

Annemin resmi yaşı 85 ama beş altı yaş küçük yazılmış. 90 yaşında var. Aşırı kilo var. Oturduğu yerden tuvalete güç bela gider gelir. Çoğu zaman düşer. Son düşüşünde burnuna beş altı dikiş atıldı.

Hareketsiz olduğu için kabızlık sorunu var. Nefes almada zorlanır, tansiyon, şeker var. Vücudunun her yeri, kemikleri sızlar. Durmadan ağrı kesici iğne yaptırır, krem sürer vücuduna. Günlük bir poşet ilaç kullanır. Sabahtan akşama oturduğu için sıkılıyor. Sıkıldığı için memnun da edemiyoruz.

Üç oğlanın arasında yaşar annem.

Şu anda banyo dışında kendi işini kendi halletse de düşe düşe bir gün annemin de kalkamayacağı beni endişelendiriyor.

Ölümünü temenni etmesem de her fani gibi kayınvalidem de annem de vefat edecek. Ama gönül ister ki yatağa bağlı kalmadan, kimseye yük olmadan, hayattan bezmeden emanetin alınması.

Ben yatağa mahkum olmadan ve kimseye yük olmadan darı bekaya gitmeyi ömrün ve ölümün hayırlı olanı görürüm.

Niyetim sana vaaz vermek değil. Ama toparlanman gerek. Çünkü ölenle ölünmez. Ki annen hayırlı ölümle vefat etti. Daha ayakta iken kimseye yük olmadan gitti. Bir düşün yatağa mahkum olmasını.

Sen, her zaman yanında olan annenin duasını bol bol aldın ki Allah sana yürü ya kulum dedi. Elindeki imkanlar dolayısıyla annen de hiç maddi sıkıntı çekmedi. Evlatlık görevini en iyi şekilde yerine getirdin. Annen senin başarılarını gördükçe seninle hep gurur duymuştur. Nereden nereye demiştir.

Giderken de gözü arkada gitmemiştir. Çünkü oğlu işinde gücünde. Çoluk çocuk sahibi oldu. Sizin mutluluklarınıza şahit oldu.

Şimdi dönse, senin kendi ölümünü atlatamadığını görse annen bu duruma çok üzülür. Onu üzmemek için kendini toparlaman ve işine yoğunlaşman gerek.

Geçen telefonla görüştükten sonra durumun beni üzmüştür. Bu yazdıklarımı yüzüne sohbet arasında söylemek isterdim. Rahatsız etmemek için yazmaya karar verdim. Hangi konuda ihtiyaç duyarsan, elimden geleni yaparım.

Toparlaman, hem anneni hem de beni memnun edecektir.

Bir piknik dönüşü sizin evde kalmıştım. Fatma Teyze mükellef bir kahvaltı sofrası hazırlamış., birlikte kahvaltı yapmıştık. Hiç unutamam. Ellerine sağlık. 

Allah, annene rahmet eylesin. Size sabırlar versin. 

Baki selam”.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...