Ana içeriğe atla

Öğrenci ve Öğretmenler Günü

Hemen hemen her meslek grubuna 365 gün içerisinde yer vermişiz. 
Günü geldiği zaman da anarız, kutlarız, mesajlar göndeririz. 
Genelde her meslek grubu da kendi gününü kendi kutlar. 
Merak etmişimdir, günler niye var diye.
Sahi niye kutlar ya da anarız bazı günleri? 
Önemsendiği için midir, unutulmamak için midir yoksa önem atfetmek için için midir?
Kutlanan günlerden bir tanesi de her yılın 24 Kasımını, öğrenen ve öğreten yönünden Öğretmenler Günü olarak kutlarız. Dar anlamda okullara ve okullardaki öğretmene indirgiyoruz. 
Aslında 24 Kasım sadece okullarda ders veren öğretmenlere indirgense de öğrenen ve öğreten yönünden herkes öğrenci ve öğretmendir. İşi, gücü, mesleği ne olursa olsun, birinden bir şey öğrenmişsek biz onun öğrencisiyiz, o da bizim öğretmenimizdir.
Bu yönüyle aynı evde büyüdüğümüz anne babamız ve büyüklerimizden çok şey öğreniriz. Çünkü bilginin, görgünün ve terbiyenin ilk mektebi ailedir. 
Sanayi ve iş yerinde usta, kalfa ve çırağına, kalfa çırağa ustalık öğretir.
Birlikte gezip dolaştığımız arkadaşımızdan, sınıf, sıra ve okul arkadaşımızdan da yeni şeyler görür, uygularız.
Çarşı, pazarda tanıdık ve tanımadık insan manzaraları görürüz. Bazısı hoşumuza gider, bazısı gitmez. Bilerek veya bilmeyerek bunlardan da yeni şeyler öğreniriz ama olumlu ama olumsuz. 
Yemek pişirirken bile tarifini veren kişiden yemek yapmayı öğreniriz.
İbret aldığımız her şey bir bilgidir. Bu yönüyle de canlı veya cansızdan bir şeyler öğreniriz. 
Tecrübe de bir bilgidir. 
Yediğimiz kazık da. 
Kısaca kişi bir yerden veya kişiden bir şeyler öğrenirken öğrenci, öğrendiğimiz kişi ise öğretmendir. Yaşayan her varlık hem öğrenen hem de öğretendir. Herkes birbirinin hem öğrencisi hem de öğretmenidir. 
Bu yönüyle hayat öğrenen ve öğretenden ibaret desem yanlış olmaz. Beşikten mezara ilim denilen de bu olsa gerek. Çünkü hem öğreniyoruz hem öğretiyoruz. Bir yerde öğretmen varsa öğrenci de vardır. Aynı şekilde öğrenci varsa öğretmen de vardır. 
İsterim ki öğretmenler günü sadece okul öğretmenlerine indirgenmesin. Özelde okullu öğretmenlerin gününü kutlarken kendimizin de alanında bir öğretmen olduğumuzu unutmayalım. Güne de sadece öğretmenler günü denmesin. Günün adı, Öğrenci ve Öğretmenler Günü olsun. 
Herkesin öğretmenler günü kutlu olsun. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim derdi. Borcun günü geldiğinde gerekirse b