Ana içeriğe atla

Kaht-ı Rical

Eğer bir ülkede;

Seçimle de gelse aynı kişi yıllar yılı oda veya herhangi bir tüzel kişiliğin başkanı seçiliyorsa, 

Bir parti genel başkanı iktidar olsun veya olmasın, partiyi kurduğu andan itibaren ölünceye kadar karşısına rakip çıkmadan her kongrede o partiye genel başkan seçiliyorsa, 

Anayasal süresi dolmasına rağmen devam etmesi için kişiye özel kanuni veya anayasal düzenleme yapılmak suretiyle tekrar tekrar seçiliyorsa veya bunun çabası içine giriliyorsa, 

Seçimlerde iktidar muhalefete, muhalefet iktidara şeklinde yer değiştirmeyip iktidar olan hep iktidarda, muhalefet olan hep muhalefette duruyorsa,

Hiçbir seçim kazanamamasına rağmen istifa denen müessese düşünülmüyorsa ve sonucu belli seçime girmeye devam ediyorsa, 

Süresi dolmasına rağmen süre uzatımına gidiliyorsa, 

Başarısızlığı veya sağlık gerekçesini öne sürerek bulunduğu koltuğu bırakmak isteyene, yalvar yakar yapılarak efendim, sizsiz olmaz demek suretiyle koltukta ilanihaye kalması sağlanıyorsa, 

Süper Lig kulüplerinin çoğu futbolcusu yabancı oyunculardan oluşuyorsa,

Spor kulüplerinin çoğunu yabancı teknik direktörler çalıştırıyorsa, 

Ülkenin milli takımını bile yabancı teknik ekip çalıştırıyorsa, 

Futbol maçlarında adaletli maç yönetimi için yabancı var hakemlerine görev veriliyorsa, 

Ülkenin tarım, hayvancılık, çobanlık, inşaat ve sanayi gibi sektörleri yabancı uyruklu kişilere teslim edilmişse, 

Ülkenin kuruluşundan bu yana ülkeyi yönetenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyorsa, hâlâ geçmiş yöneticilere özlem duyuluyorsa, mevcut yöneticilerin alternatifi yoksa, 

Çocuk bakıcısı olarak yabancıların ağırlığı varsa, 

Evlenmek için Fas gibi Afrika’dan eş arayışına giriliyorsa, 

Bir derneğin bir vakfın bir yardım kuruluşunun bir STK’nin başında, kuruluşundan bu yana aynı kişi ve kişilerin başkanlığı devam ediyorsa, 

Bir kişiye birden fazla görev veriliyor, her görevine ayrı ayrı maaş veriliyorsa, ilaveten yönetim kurulu üyeliği görevini yürütüyorsa, 

Kısaca her alanın gediklileri sen, ben, bizim oğlana kalıyorsa, kimse benden bu kadar deyip görevini ve işini tadında, kıvamında süresinde bırakmıyorsa veya bıraktırılmıyorsa... 

O ülkede kaht-ı rical durumu söz konusudur. Bu, o ülke için en büyük sorundur. Bu da adam sıkıntısı demektir. Bu adam sıkıntısı ve adam yokluğundan, gelmiş geçmişlere özlem duyulmaya devam edilir. Yokluğu doldurulamaz. Mevcutlar da kendilerini bulunmaz Hint kumaşı görmeye devam eder. Olan da ülkeye olur. Böyle ülke gelişmediği gibi sürünmeye devam eder. Buna da yaşama denirse tabi. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim derdi. Borcun günü geldiğinde gerekirse b

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder