Bir cuma günüydü. Fotokopi çektirmek için okula gitmeye niyetlendim. Çıkarken alınacak bir şey var mı dedim. Acil bir şey yok ama şunu şunu alabilirsin. Bir de bunu dedi içişleri bakanı. Aklım var nasılsa. Ne gerek var yazmaya dedim kendi kendime.
Cumadan önce okula gidip fotokopi işlerini hallettim. Dönüşte cumayı markete yakın bir camide kıldım.
İmam vaazdan "Samet ve Rahim isimlerini koymanın caiz olmadığını" işledi. Hutbeyi bitirirken de "Dışarıda gıybet yapmayın, iftira atmayın. Yeni bir din ihdas etmiyoruz. Dinde reforma gitmiyoruz. Zuhri ahiri kaldırmadık. Pandemide tespihatın sevabından herkes faydalansın diye zuhri ahiri ve vaktin sünnetini tespihat ve dua sonrasına bıraktık. Camimiz açık. İsteyen kılar. Gelip bunu sorsanız, açıklardım" şeklinde cemaatini haşladı. Ardından “bir de cumanın son sünnetini kılmadan çıkıp gidenler var. Bunlar, sevabı hak edip almadan gidenler” dedi.
İmam kafamı iyice karıştırdı.
Çıkışta markete uğradım. Sipariş şu şu vardı dedim, aldım. Sebze reyonuna göz gezdirdim. Zira bir de yeşillik vardı sipariş. Hatırlamaya çalıştım. Ne mümkün. Yeşillikle de aram olmayınca, uçup gitmiş aklımdan.
İçişleri bakanını arasam, evde torun vardı. Uyuma saati. Tam torunu uyuturken telefonum çalarsa, uyumaya çalışan torunun gözleri açılır, bir daha uyumaz. En iyisi oğlanı arayayım. Annesine sorsun dedim.
Aradım oğlanı. Annen ne yapıyor dedim. Çocuğu uyutuyor dedi. Evlat, evden çıkarken annen bir yeşillik istemişti. Neydi adı dedim. Hatırlamıyorum dedi. Öyle ya alışverişte gözü olmayan ne bilecekti ne istendiğini. Anneme sorayım mı dedi. Kapı kapalı mı dedim. Evet dedi. Kapıyı açarken torun uyanabilir, kalsın dedim.
Bahtıma artık. Sebze ve meyve reyonuna özellikle yeşilliklere bir kez daha göz attım. Belki görünce ha şuydu diyeceğim. Hoş, yeşillik adına bir maydanoz, yeşil soğan, karnabahar, lahana, pırasa ve marulu bilirim. Bu arada yeşillik dağarcığım da fena değilmiş. Bir "r" olmalıydı alacağım yeşilliğin başında dedim. R ile başlayan yeşillik ne olabilirdi?
Galiba brokoli olmalı dedim. Başında olmasa da hemen ikinci harfinde baskın bir şekilde kendini gösteriyordu brokolinin "r" si. Tartıdaki kıza, kızım, brokoli hangisi dedim. İşte şu önündeki dedi. Burnumun ucundaymış. Önümdeki brokoliye baktım. Karnabaharın yeşil görünümlüsü dedim. Ne kadar kilosu dedim. Yeni geldi amca, bakayım fiyatına dedi. 100 lira imiş dedi. Annah dedim içimden. Bu annahı yer duysa ağlardı.Fiyatının tuzlu olduğunu, bir de başında olmasa da içinde r harfini baskın bir şekilde görünce, evin istediği bu olmalı dedim. Bu fiyata ben bu brokoliyi eve bastırmam ama ne edersin ki emir demiri keser. Kızım, şunu çıkarır mısın kasadan dedim. Tartıp verdi.
Ödemeyi yapıp eve geçtim. Aldıklarımı eve bırakıp çarşıya geçtim.
Gez dolaş, kürkçü dükkanına geri döndüm. Brokoli istememiştim. Niye aldın sorgusuna maruz kaldım. Sen ne istemiştin dedim. Demek ki zaruri bir şey değilmiş ki ev de hatırlamadı. Yahu r ile başlayan bir şey olmalı dedim. Tamam, şimdi oldu. Ben roka istemiştim dedi nice sonra.
Vay be, gitti 100 lira dedim içimden ama iş içten geçti. Bir rokayı, bir brokoliyi bir rokanın fiyatını bir de brokolinin kilosunu gözümün önüne getirdim. Ne fiyat yönünden ne görüntü yönünden ne de ihtiyaç yönünden bir bağlantı kurabildim. Nereden aklıma geldiyse bu brokoli. Eve bastırmadığım bu brokoliye verdiğim 100 lira, akşam yemeği öncesi içime ok gibi saplandı ama yapılacak bir şey yok. Halbuki roka alsaydım, 10-15 lira ile kurtaracaktım bu işi.
Saplanan oku hazmetmek için ha roka ha brokoli. Bir harf değişikliği ile brokolinin içinde roko var. Bu benzerlik insanı yanıltabilir, insanlık hali dedim ama saplanan ok hiç merhamete gelmedi. Züğürt tesellisi der gibiydi.
Birkaç gün sonra akşam menüsünde brokoli vardı. Bir şey pahalı ise iyi olmalı. Şundan yiyeyim ki vücudum bayram etsin dedim. Zeytin yağı, sarımsaklı yoğurt, nar ekşisi ve limon suyu ile salata gibi yapılan brokoliye çatalı uzattım. Mide kabul etmedi. Öyle zannediyorum, dünya kuruldu kurulalı midem böyle eziyet görmemiştir. İlki böyle olur, ikincisine midem alışır deyip ikinci kez aldım. Midem Nuh dedi, peygamber demedi. Kilosuna 100 lira verdiğim brokoliden geçtim. İçine katılan yoğurda, nar ekşisine, limon suyuna yazık dedim ama olan oldu artık.
Son pişmanlık fayda vermese de benim için bir tecrübe oldu. En azından hayatımda brokoli yemedim demeyeceğim. Ben de pişman olup tecrübe kazanmak istiyorum diyorsanız, lütfen en yakın marketinize veya pazara gidin.
Yok, ben zaten haftalık brokoli alırım diyorsanız size afiyet olsun. Her ne kadar benim için bir şey ifade etmedi ise de zevklerle renkler tartışılmaz ise ağız tadı da tartışılmaz. Nimettir ne de olsa. Belki de vitamin deposudur. Faydası say say bitmez.
Bu arada roka ile brokoliyi karıştıranınız varsa, bir iyilik yapmak isterim. Sizin için roka ve brokolinin görüntüsünü ekliyorum. Yine de karıştırmayın diye altlarına ismini yazdım.
Yorumlar
Yorum Gönder