Ana içeriğe atla

Takdire Şayan İki Güzel Davranış

Sanal alemde ne var ne yok diye bakarken önüme bir video düştü. Farklı bir video olunca izlemeye koyuldum.

Kapıdan biri giriyor: "Hoca, özür dilerim. Küt diye mi açtık? Bölebilir miyiz biraz" diyor videoda.

Öğrenciler ayağa kalkıyor. Öğretmen kendini tanıtıp hoş geldiniz diyor. 

Beş dakikalık videoda sınıfa giren kişinin Gaziantep  Valisi  Kemal ÇEPER olduğu anlaşılıyor. 

Okulun adı da Gaziantep, Şahinbey, Ayıntap Anadolu Lisesi. Vali özellikle bu okul ve bu sınıfı seçmiş. 

Vali'nin bu sınıfı seçmesinde, bu sınıfta okuyan Ahmet Okçu isimli lise öğrencisi sebep olmuş. 

Ne yapmış da Vali'yi ayağına getirmiş bu öğrenci? 

Ahmet dersten çıkar, evine gitmek için toplu taşıma aracına biner. Dolmuştan indikten sonra bir çanta gözüne ilişir. Merak edip çantanın içine bakar. Çantanın içinde 150 gram altın ve 200 TL paranın olduğunu görür. 112'yi arayarak bulunduğu yere polisi çağırır. Polisle beraber karakola giderek çantayı teslim eder ve ifadesini verir. 

Çantanın sahibi bulunur ve çanta kendisine teslim edilir. 

İşte Vali'nin bu okul, bu sınıfı seçerek ziyaret etme sebebi bu. 

Vali bu olayı bir de öğrenciden sınıf huzurunda dinliyor. Öğrenciye çam sakızı, çoban armağanı hediyesini veriyor. Öğrenciye sarılıyor. Öğrenciye, öğretmenlerine, anne ve babasına teşekkür ediyor. 

Gaziantep Valisi videoda mı böyle yoksa hep mi böyle bilmiyorum. Yalnız çok doğal ve mütevazı bir görüntü vermiş. Öğrenciyi makamına çağırarak ödüllendirip tebrik edebilirken bu örnek davranış için sınıfa gidip öğrenciyi sınıfında taltif ediyor. Bu yönüyle, öğrencinin takdire şayan davranışına, Vali de takdire şayan jestiyle karşılık veriyor. 

Burada, daha bir lise öğrencisi olan Ahmet Okçu isimli öğrenciye ayrı bir parantez açmak gerek. Videoda gördüğüm kadarıyla "Vatandaşlık görevimi yaptım" demek suretiyle olgunluğunu gösteriyor, havalara girmiyor. Vali, nasıl oldu anlat demesine rağmen yaptığı bu güzel davranışı pek anlatmak istemiyor. 

Şu var ki bulduğu 150 gram altın bugünkü değeriyle 500 bin liraya yakın bir para. Bir öğrenci için servet değerinde demektir bu. Babası emekli, annesi ev hanımı olan öğrenci, belli ki zengin bir ailenin çocuğu değil. Paraya da ihtiyacı olan bir öğrenci olmasına rağmen elini sürmeyip polise teslim etmesi çok güzel ve olması gereken bir davranış. 

Kendisi için bir servet değerinde olan bu paraya el sürmeyen bu lise öğrencisinin hep aynı duyarlılıkta olmasını, asla bozulmamasını, genç-ihtiyar hepimize örnek olmasını, bu duyarlılığın bu ülkede artarak devam etmesini canı gönülden arzu ediyorum. 

Videoyu izlerken duygulandım. Helal olsun dedim. Bu vesileyle bu öğrencimizi tekrar tebrik ediyorum. Öğrencinin bu güzel ve örnek davranışına aynı güzellikle karşılık veren Vali'mize de teşekkürler. Hem böyle öğrencilerin sayısı artsın hem de böyle mülki amirlerin sayısı. Çünkü nadirattandır bu iki güzel davranış bu ülkede. 

Yorumlar

  1. Keşke haber kanallarında kötücül konular yerine böyle insanın içini, ısıtan örneklere yer verilse. Teşekkürler, bu paylaşımı okumak çok iyi geldi.

    YanıtlaSil
  2. Ben teşekkür ederim. O kadar kötücül haberlerin içinden önüme düştü böylesi güzel haber. İnşallah benzer örnekler artar da bizler de içimizi ısıtacak konulara yer veririz. Bu arada blogunuza baktım. Birkaç yazınızı okudum. Güzel ve akıcı bir üslubunu var. Tebrik ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde