Ana içeriğe atla

Çiçeği Burnunda Bir Amirin Serüveni (5)

Çiçeği burnunda mülki amir yaptığı hizmetlerine hizmet katmaya devam ediyor. Yalnız ilçenin her şeyinden sorumlu mülkü amir mi yoksa sadece ilçe milli eğitimle uğraşmakla yükümlü bir mülki amir mi bilinmez. Çünkü yatıyor kalkıyor ya ilçe milli eğitimle uğraşıyor ya da soluğu köyde alarak okulun eksiklikleriyle ilgili ilçe milli eğitimi hesaba çekiyor. Çünkü eğitim olmazsa olmaz. Zira eğitim her şeyin başı. İlçe düzelecekse eğitimle düzelecek. 

Yine köy okulunda sabah sabah. Sorar okulun tek öğretmenine. Temizliğini kim yapıyor bu okulun diye. Öğretmen kendim yapıyorum dediyse de olmaz. İlçe milli eğitim planlama yapacak, belli periyotlarla okulunu temizleyecek. Telefonla ilçe milli eğitim müdürünü aratarak talimatını verir. 

Sonrası günlerde de hangi okula gitmişse ilk işi ilçe temizlik ekibi gönderdi mi diye soruyor. Göndermediyse niçin göndermedin diyor. Gönderdiyse kimden onay aldınız diyor. 

İlçe milli arabamız eski model. Adeta benzini yutuyor. Bizim yakıt ödeneğimiz yok. İlçe merkezinde görev yapan Toplum Yararına Çalışan (TYP) elemanlarını köylere gönderme yetkimiz yok. Köy okulları tek öğretmenlik, tek sınıflı, yedi-sekiz öğrencilik yerler. Buranın temizliklerini köyün öğretmeni bir şekil hallediyor dese de mülki amir dinlemez. O köy okulları temizlenecek. Yakıtınız yoksa başka bir kurumdan araç alın. Hizmetliniz yoksa diğer okullarda çalışanları haftada bir veya iki gün görevlendirin talimatını verir. 

Emir demiri keser hesabı başka bir kurumdan araç alınır, kurumdan bir memur şoför olarak seçilir, ilçe okullarındaki TYP çalışanları sırayla temizliğe gidecek şekilde onay alınır. Ekip belirlenen gün okullara giderek içeride ders gören öğrencileri dersten çıkartarak temizliğini yapıp geliyor. 

Kış yaklaşıp kaloriferlerin yanma zamanı gelince yine köy öğretmenlerine sorar. Kaloriferinizi kim yakar diye. Kimi kendisinin yaktığını kimi mahalleden birini tuttuğunu söylüyor. Olmaz öyle. Ben size kaloriferci bulayım der. 

İlçe milli eğitime talimat vererek her gün ilçeden bir kaloriferci götürülüp kaloriferleri yakıp gelecek der. Köy öğretmeni her gün gelmesine gerek yok dese de gelecekler der. İlçe, kaloriferden anlayan bir görevlisini kalorifer yakmaya gönderir köylere. Köye giden kaloriferciye yine şoför ve araba ayarlanır.

Milli eğitim kalorifer yakmaya geldi mi diye koruması aracılığıyla her gün okula telefon açtırır. 

İlçe milli eğitime de güvenmeyerek her gün köy öğretmenlerini arayıp ilçe eleman gönderdi mi diye de sorduruyor.

Mülki amir hem temizlik hem de kalorifer yakma işini iyi düşünse de köylerde çalışan öğretmenler iyi bilir. Köy öğretmeni velilerle bir şekil çözüyor temizlik ve kalorifer işini. Mülki amir böyle yapmakla, ilçede görev yapan TYP’liler kendi okulunun işini aksatıyor. Köylere araç göndererek giden yakıtın hesabını yapmıyor. Üstelik taşıma su ile değirmen dönmez. Çünkü haftada bir temizlikle okulun temizliği bitmez. Okul günlük temizlik ister. Ne edersin ki emir emirdir. Mantık aranmaz.

Neyse biz gelelim yine hizmete. O seneyi taşıma suyla çözen mülki amir, ertesi yıl farklı bir çözüm bulur. TYP’den birer hizmetli görevlendirtir köylere. Öyle ya devletin parası çok. Bir sınıflık okula bir hizmetli lüks olur demez, itibardan hiç tasarruf etmez. Yeter ki dediği olsun.

Not: Yine hayal mahsulü bir yazı. Ne edersiniz ki siz inanmasanız da durum bu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde