Ana içeriğe atla

Araç Muayenesinden İzlenimlerim

08 Ağustosta, 13 yıldır bende olan 24 yaşındaki 2000 model aracımın muayenesi vardı. Tamirciye gidip şu aracın muayenesi var. Bir bak bir eksiği var mı demedim. Çünkü ne zaman tamirciye, yola gideceğim ya da aracın muayenesi var. Eksiği var mı bir bak dediğimde, arabanın neyi var sorusuyla karşılaşıyorum. Siz şurasına bakın derseniz biz oraya bakarız. Araba çalışıyorsa bizim için sorun yok diyorlar. Yahu şu yağına, suyuna bari bakın dersen, lütfedip bakıyorlar. Hasılı nazarımda çoğu tamir ustası doktor gibi. Doktorlar nasıl ki hastanın derdini dinleyip ona göre muayene edip teşhis ve tedavi uyguluyorsa tamircilerin çoğu da öyle. 

Bu ustaları görünce nasıl aramazsın ilk arabayı aldığımda arabayı gösterdiğim Hüsamettin ustayı dedim. Bir tanıdık götürmüştü oraya. Biraz tuzlu yapar ama iyi ustadır demişti. 

Usta bizi arabadan indirdi.  Arabaya binip ada içinde bir tur attı geldi. İndi arabadan. Arabanın şurası, burası, orası değişecek. Şurası ile burasından şüpheliyim. Aracı kaldırınca belli olur. Şüphe ettiklerim de değişirse fiyat 130 olur. Değişmezse fiyat düşer. Paranız yoksa parça parasını parçacıya kartla ödersiniz, benim el emeğimi sonra verirsiniz dedi. Bu dediğim Ashabı Kehf zamanından pardon 2000 öncesi.

İyi yap dedik. Bugün cuma, cuma günleri çalışmıyorum. Arabayı bırakın, yarın şu saatte alın dedi. Kafasına Kur’an öğretiyormuş cuma günleri.

Şimdi ustaların çoğu bizim Hüsamettin usta gibi olmayınca, araç muayenesine gitmeden tamirciye uğramıyorum. TÜVTÜRK muayene etsin bir güzel. Şurası, burası ağır kusurlu desin. Araba ağır kusurlu olarak muayeneden geçemesin. Ben de gözüm kapalı tamirciye gideyim. Tamirci neyi var demeden, arabanın şurasını, burasını yap diyeyim düşüncesindeyim iki muayenedir. 

Öyle ya TÜVTÜRK bu kadar da kahrımı çeksin. Ne de olsa muayeneye nakit 1822 TL para ödüyoruz. Bu kadar da hizmeti olsun.

Nicedir arabadan ses geliyor. Ne de olsa 24 yaşında. Tamirciye bir ara göstermiştim. Bu ses normal dedi. Yakıtını benim aldığım sadece sürmesi kendisine ait oğluma göre ise bu ses anormal. TÜVTÜRK muayenede bir de bu sesi tespit ederse yaşadım demektir. Oğlan da sevinecek bu anormal çıkan sesin tespitine. 

Oğlan dört gözle araç muayenesini bekliyor. Araba muayeneden geçmeyecek, babam da paraya kıyıp arabayı yaptıracak diye. 

Muayene günü geldi çattı. Randevuyu aldım. 

Muayene günü yola çıkacağım. Oğlana haydi gidelim dedim. Çünkü randevu aldığımda gitmeye pek hevesliydi. Kargom olmasaydı gelirdim dedi. Ben buna ayarlama, plan derim. Belki de bu sesten bu araç geçmez. TÜVTÜRK yetkilisi babasına, bu aracı bu haliyle niye getirdin amca derse mahcup olacak. Sadece bu aracın geçeceğine ümidin var mı dedi. Hayır dedim. Sanki bir ki yolda kaldı bu araçla. Kargonun randevu gününe ayarlanması aklıma başka bir şey getirmedi. Bu niyet okumayı sosyal medyadaki bazı niyet okuyucularından öğrendim. Ustam onlar. Sağ olsunlar, var olsunlar. Ego tatmininde işe yarıyor ve insana ben kaçın kurasıyım dedirtiyor.

Çıktım bir başıma yola. Açtım yol haritasını. Sağ, sol, düz derken beni getirdi istasyona. Arabadan inmeden kemerleri bağladım. Sıra almak için TÜVTÜRK'ün yeni icadı programından sıramı aldım. Ayrıca sıramatiğe gitmedim.

Ben vezneye varıncaya kadar sıram geldi. Kimlik ve ruhsatı uzattım. Veznecinin bir gözü de TV ekranındaymış. Boksör kızımızın maçını izliyormuş. Tüh yenildi dedi. Hayırlısı, buraya kadarmış. Erkekle nasıl başa çıksın dedim. 

Kredi kartına çekim yapıyor musunuz dedim. Çekiyoruz ama 77 lira farkı var dedi. O zaman nakit vereyim dedim. 1822 lira uzattım. Hiçbir yerde geçmeyen iki, üç bozuk para uzattı. Cebime koydum. İmzamı aldıktan sonra dışarıdan sırayı takip edin dedi. Çıktım.

TÜVTÜRK kredi kartına fark alıyor şikayetleri üzerine “Kredi kartı veya banka kartı ile yapılan ödemeler, 6493 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca, müşterilerimize tek seferlik ödeme hizmeti sunan bir hizmet sağlayıcı firma üzerinden gerçekleştirilmekte ve sunulan tek seferlik ödeme hizmeti karşılığında, hizmet sağlayıcı firma tarafından müşterilerimizden bir “hizmet bedeli” tahsil edilmektedir. 

TÜVTÜRK olarak tarafımızca araç muayene ücret bedellerinin ödenmesinde alternatif ödeme aracı olarak sunulan banka kartı ve kredi kartı ile yapılan ödemelerde, muayene ücreti haricinde herhangi bir ek ücret alınmamaktadır. 

Basında yer alan “TÜVTÜRK’ün kredi kartı ile yapılan ödemelerde komisyon aldığına” dair haberler gerçeği yansıtmamaktadır, kamuoyunun bilgilerine sunulur.” (TÜVTÜRK 6 Haziran 2024) açıklaması yapa dursun. Vatandaşa göre alınan bu 77 lira bir farktır. Veznedeki kendi görevlisi de aynı kanaatte. TÜVTÜRK’e göre ise “hizmet bedeli” imiş. Bir de bunun yasal mevzuatı varmış. TÜVTÜRK’ün bu hizmet bedelini bir esnaf veya bir özel sektör yapsa yani kredi kartı ile çekime hizmet bedeli alsa, bunun yasal mevzuatı var dese müşteri bu duruma ne der? Bunu kamuoyunun vicdanına bırakıyorum bir de TÜVTÜRK’ün vicdanına. Bari görevlilerine, hizmet bedeli deyin dese daha iyi olur. Çünkü fark başka, hizmet bedeli başka. Nasıl ki şu ürüne zam geldi dendiğinde moralimiz bozuluyor, ürüne güncelleme veya ayarlama yapıldı dendiğinde rahatlıyorsak, fark yerine hizmet bedeli denmesi de hoşumuza gider.

Neyse biz devam edelim muayeneye. Dışarı çıktığımda bir yenilik daha gördüm TÜVTÜRK'te. Artık plaka ile anons etmiyor. Vezneye giderken aldığın sıra numarası ile anons yapılıyor.

Randevu saatini bir yarım saat geçtikten sonra üç numaralı bölüme davet edilince, aracımı getirdim. Bir güzel muayene etsin diye gence teslim ettim. Genç, amca arabada bir şey var mı dedi. Bir an için tamirciler gibi bunlar da mı neyi var diye sormaya başladılar diye düşündüm. Anlamadım dedim. Kıymetli bir şey var mı dedi. Yok dedim. Tamam o zaman arka tarafa geçebilirsiniz dedi.

Arka tarafa dolanırken ne olsun aracımda kıymetli bir şey. Evde yok ki arabada olsun. Garibimin en kıymetlisi bu 24 yaşındaki aracı. Onu da sana teslim ettim  dedim kendi kendime.

Arka taraftan arabamın muayene yapılışını izledim. Bölüm bölüm arabayı yürüterek altına, üstüne bir güzel baktı elindeki aletle. 

En son çıkışa gelmeden kapıda durdurdu. Farların hepsi baştan açıktı zaten. Kapının yanında duran aletle farları kontrol etti. Sonra çıkışa getirdi arabayı. (Bu arada neyle bakıyorlarsa, nazarımda hepsi alettir. Tüm bildiğim bu).

Arabadan inip hemen geliyorum diyerek içeriye geçerken var mı delikanlı sorun dedim. Yok amca. Şurayı bir imzalar mısın dedi. O daha gelmeden, cebime "... plakaya ait muayene ONAYLANDI. Muayene 08/08/2026 tarihine kadar geçerlidir. Rapora ... adresinden ulaşabilirsiniz" mesajı geldi. Sadece 10 âdet hafif kusur varmış. Bu kadar kusur kadı kızında da olur. Bu arada onaylandı belgesi vermeyerek kağıttan da tasarruf ediliyor. Buna da sevindim. Boşu boşuna ruhsatın içinde taşır dururdum.

Hasılı bir 20 dakika sürdü bu muayene.

Bu yazdıklarımı hepiniz biliyorsunuz ama bana yazdırdınız yine. Alacağınız olsun.

Araç muayenesinin onaylanmasına şaşırdım mı? Evet. Üç yıldır tamirci yüzü görmeyen araç nasıl geçerdi, öyle ya.

Sevindim mi? Evet. Bir ay içinde tekrar muayene tekrarına gelmeyeceğim.

Üzüldüm mü? Evet. Cıvıtma demeyin. İyi de bu araçtan gelen ses ne olacak? Oğlana göre bu ses triger zincirindenmiş. Bakalım usta ne diyecek buna? Bu arada oğlanın üzüntüsü benden fazla. Zaten ağabeyleri hayırlı olsun derken bizimki 😓 Terli Üzgün Yüz emojisini göndermekle yetindi. Benimle daha doğrusu arabamla alıp veremediği neyse artık. Halbuki 2002 öncesi pardon 2000 öncesi bu araç yoktu yok.

Halbuki sesin nereden geldiği müjdesini TÜVTÜRK yaptığı bir güzel muayene sonunda belirtseydi gözüm kapalı tamirciye gidecektim.

Hasılı buruk bir sevinç içerisindeyim. TÜVTÜRK iki muayenedir yapıyor bunu. Halbuki iki öncesi muayenelerde ağır kusuru buluyor, ben de nokta atış tamirini yaptırıyordum. İli emekli olmuyordum. Anlaşılan TÜVTÜRK de gözünü açmış. Yok öyle yağma. Ben bulacağım. Sen yaptıracaksın. Yeter senin hazıra konmuşluğun. Aracının sesiyle seni baş başa bırakıyorum diyor.

İş başa düştü. Kendi göbeğimi kendim keseceğim. Başımın çaresine bakacağım. Canı sağ olsun TÜVTÜRK’ün. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde