Mahallede cuma
namazını kıldıktan sonra hem yürüyüşümü yapayım hem de bir çay ocağında çayımı
yudumlarken yazar çizerim dedim.
Aziziye civarında
her zaman oturduğum çay ocağına geldim. Her masanın etrafında ikişer, üçer kişi
oturmuş, çay eşliğinde muhabbetlerini yapıyorlardı.
Bir kişi bir masada
tek idi. Ne yapayım, müsaade isteyim yanıma oturayım mı diye düşündüm. Çünkü
bir başına otururken bir başkası izin isteyip yanıma oturur, aynı masada iki
yabancı gibi otururduk.
Cesaretimi
toplayarak oturabilir miyim dedim. Buyur dedi. İki yabancı gibi oturmama
müsaade etmedi. Çay içer misin dedi. Yok, sağ ol dedim. Az sonra bir daha dedi.
İçerim az sonra dedim. Teşekkürler dedim. Fazla zaman geçmeden bir daha teklif
etti. İçeyim dedim. İki çay söyledi içmeye başladık.
Şivesi pek Konya
şivesine benzemiyordu. Bir an için Suriyeliye benzettim. Suriyeli misin dedim.
Öyle ya bizde tanışma nerelisin demekle başlardı. Hayır, Vanlıyım dedi.
Neresinden dedim. Çaldıran dedi.
Çaldıran'da
otobüsümüz mola verdi. Bir çay içimi kadar oturdum, sizin kapalı çarşıda.
Çarşıyı da çok beğenmiştim. Çarşıya girmeden 8-9 yaşlarında bir çocuk,
ayakkabını boyayım mı abi dedi. Kaça boyuyorsun dedim. Ne verirsen dedi. Bozuk
paran var mı dedim. Bozdururum dedi. Yıl 2008-2009 olmalı. Cebimden bir on lira
verdim. Çocuk, parayı almasıyla koşması bir oldu. Gelmedi değil mi dedi.
Gelecek mi diye beklemeye koyuldum. Çocuk nice sonra elinde hep bir lira ile
geldi. Parayı avcumun içine koydu. Belli ki bozdurmak için epey dolaşmış.
Gelmesi hoşuma gitti çocuğun. Aç avucunu dedim. Rastgele avucunun içine
boşalttım. Herhalde 6-7 lira vermişimdir. Bu fazla abi dedi. Olsun, kat cebine
dedim. Pasaja doğru yürüdüm. Ayakkabını boyamadım dedi. İstemez. Sen öğrenci
olmalısın. Bu saatte niye ayakkabı boyuyorsun yoksa okula gitmiyor musun dedim.
Gitmiyorum ama gideceğim dedi. Git mutlaka dedim. İçeri geçtim. Orada çayımı
yudumlarken bir başkasına ayakkabımı boyattım. Çıkışta o çocuk yine bir kenarda
bekliyordu. Beni görünce güler yüzüyle başını sallayarak selam verdi. Böyle bir
anım var Çaldıran'la ilgili dedim. Muradiye, Erciş buraları gördüm. Doğu
Beyazıt'a kadar gittim. Kalenize çıktım dedim. Bizim memleket iyidir, insanı da
öyle ama ön yargı var bize karşı dedi. Nizip ve Kahta'da çalıştım. Severim
sizin insanı. Tanımak lazım. Tanımayınca ve diyalog kurmayınca ön yargılar
oluşuyor iki tarafta dedim.
İkinci çaylarımız da
geldi bu arada. Muhabbet koyulaştı. Ben bu anekdotumu anlatınca o da başladı
anlatmaya. Çok haklısın dedi. Bir gün otobüse bindim. Memlekete gidiyorum.
Yanıma gençten biri oturdu. Mengene'de otururmuş. İlk atamada öğretmen olarak
tayini Çaldıran'ın bir köyüne çıkmış. Kafasını da doldurmuşlar. Gidiyor ama
korkudan tir tir titriyor. Korkma, bizim insanımız sana sahip çıkar. Sen iyi
olduktan sonra sana bir şey yapmadıkları gibi seni koruyup gözetirler dedim.
Gideceği köy bizim
komşu köyü idi. Otobüsten indik. Köyüne kadar götürdüm. Bu genci koruyup
gözetin diyerek muhtara teslim ettim dedi.
Bu genç öğretmen bu köyde beş sene kaldı. Ara ara telefonla görüşürüz. Köylü yemesini, içmesini karşılamış, el üstünde tutmuş öğretmeni. Ben böyle bilmezdim buraları deyip çok memnun bir şekilde ayrıldı oradan. Biz hala görüşürüz dedi.
Ardından bu ön yargı karşılıklı. Sadece Türklerde yok, biz Kürtlerde
de var. Bir tane anlatayım dedi: Biz Konya'yı mesken edindiğimizde bize,
Bozkırlılara dikkat edin. Onlar bizi sevmez. Size kötülük ederler demişlerdi.
Bozkırlılardan korkardım.
Gel zaman git zaman Bozkır'dan bir iş aldım. Oranın boya
işlerini yapacağız. Bize iş verene, çalışanlarım nerede kalacak dedim. İşte
şurası diye bir yeri gösterdi. İşçilerime kalacakları yeri gösterdim. Biz
burada kalmayız. Çünkü burası korumalı değil. Buranın insanı bizi görünce bize
yapmadığını bırakmaz dediler. Bu endişeyi inşaat sahibine söyleyince, olur mu
öyle şey. Kimse size bir şey yapmaz. Burnunuz bile kanamaz. İçiniz rahat olsun
demiş.
Boya işi kaç gün sürdü. Gösterilen yerde kaldık. Başımıza bir şey gelmediği gibi zorunlu olmadığı halde sabah akşam yemeğimizi ve çayımızı da verdiler. Bize çok iyi davrandılar. Oranın işi bitince bize orada birkaç iş daha verdiler. Çok memnun ayrıldık dedi. Kafamızdaki Bozkırlılar Kürtleri sevmez ön yargısı da böylece yok oldu dedi. (Bu tanışma faslına diğer yazımda da devam edeceğim.)
*24.07.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder