Ana içeriğe atla

Yeni Vergi Önerilerim

Yeni vergilerin yolda olduğundan konuşmalar bugünlerde yazılıp çizilir oldu. Sanırım Hazine ve Maliye Bakan'ı Şimşek Meclise sunmuş. İçeriğinde ne var bilmem. Ama "Nefes vergisi" deniyor.

Belli ki Bakan ekonomideki açmazı açmak için kolları sıvamış. 

Nefes vergisi gelirse bilin ki bu ülke ekonomik yönden düze çıkar. Üstüne cari fazlası verir. Aslında gerçek çözüm bu. 

Bu nefes vergisinin belirlenmesi de kolay. Tıp o kadar gelişti ki bir insanın bir günde ortalama kaç nefes aldığını bilir. Her nefesten bu şekil vergi alınırsa kayıt dışı da olmaz. Herkes aldığı nefesin bedelini devlete vergi olarak öder.

Nefes alarak vergi vereceğime nefes almam diyen olursa, bunlardan burundan soluma vergisi alınabilir. 

Yalnız ekonomi kötü de. Nefes vergisi alacak kadar kötü değil. 

Ayrıca bu kötü ekonomik durumdan elbirliği ile kurtulacağımıza inanıyorum. Bunun için herkes taşın altına elini koymalı. Ben de Sayın Şimşek'e düze çıkmamız için desteğe hazırım. Aslında bu desteğin yolu, beni yanına yardımcı alması ama bakan yardımcısı olmam çok önemli değil. Vatandaş olarak da ona yardımcı olmak isterim.

Hangi kalemden vergi alalım düşüncesine katkı olsun, ufku açılsın diye aşağıda bir takım vergi türüne örnek vereceğim. Önerilerim yerine getirilirse bilin ki bu ülkeyi kimse tutamaz. Şimdilik nefes vergisine de gerek kalmaz.

Konmasını istediğim vergi türleri:

Keyif vergileri: Bu vergi içinde, mangal ve piknik vergisi, kafe vergisi, tatil vergisi, av vergisi, dondurma vergisi, park ve bahçelerde oturma, bank ve kamelya vergisi gibi vergiler düşünülebilir.

Araç vergisi: Bu vergi içinde, otopark vergisi, özel oto ile işe gitme vergisi, evin önünde yolu işgaliye vergisi, trafiğe çıkma vergisi, araçla alışverişe gitme vergisi, korna vergisi, fren vergisi, yolu eskitme vergisi gibi vergiler konabilir.

Pazar vergisi: Bu vergi içinde, poşet vergisi, sebze ve meyveyi seçme vergisi, pazarda bağırma vergisi, pazar işgaliye vergisi gibi vergiler neden olmasın.  

İbadet vergisi: Bu vergi içinde, cemaatle namaz kılma vergisi, minare ve ezan vergisi, cami şadırvanında abdest alma vergisi, cami WC kullanma vergisi, umum WC vergisi (büyük-küçük abdest bozmada farklı tarife uygulanabilir. Büyük ise daha yüksek vergi, küçük ise daha düşük vergi) gibi vergiler olabilir.

Zararlı içecekler vergisi: Bu vergi içinde, izmarit ve havayı kirletme vergisi, nara atma ve sarhoşluk vergisi, hastane tedavi vergisi gibi vergiler düşünülebilir.

Mezarlık ve ölüm vergisi: Bu vergi içinde, ölüm vergisi, cenaze tekfin, techiz ve defin vergisi, mezarlık işgaliye vergisi, mezarlık bakım vergisi, yıllık mezarlık ziyaret vergisi gibi vergiler konabilir. 

Gördüğünüz gibi nefes vergisine gelinceye kadar daha konabilecek bir yığın vergi var. Yeter ki istensin. Böylece vergi tabana yayılmış olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde