8 Temmuz 2024 Pazartesi

Nasıl Kötü Polis Oldum? (2)

Hakkında, aldığı rapor yüzünden inceleme başlatıldığını öğrenen öğretmen, bir cuma namazı sonrası milli eğitim müdürüyle görüşmeye gelmiş. Arkalarından ben geldim. Odama geçerken müdür odasına çağırdı. Soruşturma açtığımız arkadaş. Tanıştırayım dedi. Hoşbeşten sonra milli eğitim müdürü, "X hocam, ben soruşturma açmayalım dedim de hocam açalım dedi" deyip topu üzerime attı. Ne ara ben böyle bir şey istedim şoku geçirsem de hiç bozuntuya vermeden sanki bu işi başlatan benmişim gibi öğretmene yüklendim. İstedim ki böyle şeylere bir daha yeltenmesin. Savunmanı güzelce hazırla. Her incelemeye ceza verilecek diye bir şey yok. Muhakkikler ceza teklifi yapsa da cezayı uygulayıp uygulamama yetkisi müdür beyde. Kolay gelsin, geçmiş olsun dedim. Öğretmen de yaptığından dolayı özür dilerim dedi. Üzgün bir şekilde ayrıldı. 

Öğretmen çıktı, ardından ben çıktım. Öğretmen evrak dolabına bakmak için personelin odasına girmiş. O çıkarken ben girdim çay almak için. Öğretmenin arkasından, personelin konuşmasına şahit oldum: "Ne oldu ya buna. Herkese iyi günler diyor" şaşkınlığı vardı hepsinde. Adı üzerinde soyadı şu (nazik ve kibar anlamına gelen bir soyadı). Başka ne diyecekti dedim. Öyle de bugüne kadar bize böyle nazik davranmadı dediler. 

Oradan milli eğitim müdürünün odasına yöneldim. Sayın hocam, az önceki tespitinizi bir daha yapar mısınız? Öğretmene soruşturma açılmasını siz mi istemiştiniz yoksa ben mi dedim. Ne oldu da deyip gülmeye başladı. Hiç, ben unutmuşum dedim. Soruşturmayı ben açtım. Seninle bir alakası yok dedi. O zaman dedim. "Birimiz iyi polis, diğerimiz kötü polisi oynadık. Ben iyi polis oldum. Sen ise kötü polis" dedi. Aman sen hiç kötü olma da varsın ben hep kötü olayım dedim. Bu arada kötü polis rolü sana daha güzel yakışırdı. Niçin ben dedim. Ben beceremem. Sen bu rolü güzel oynadın. Az önce de gördük dedi. İnceleme ve soruşturmada muhakkik ceza teklifi yaparsa niyetin ne dedim. Bu ona yeter. Ceza verme gibi niyetim yok dedi. İyi yaparsın. Gördüğüm kadarıyla sorumluluk sahibi biri dedim. Ardından ceza vermeyerek sen yine iyi polis olacaksın ikinci kere dedim. Güldü. 

Gel zaman, muhakkik dosyayı teslim etti. Sanırım uyarı ya da kınama teklifi yapmıştı. Öğretmenden son savunmasını alarak "Geçmiş çalışmalarından dolayı cezaya gerek olmadığı, bundan sonraki çalışmalarında daha dikkatli olması" yönünde bir yazı ile dosya kapatıldı. 

Sonrasında her ilçeye gelişinde öğretmen yanıma uğradı. Çayımı içti. Sağdan soldan muhabbet yaptık. Sorumluluğunu bilen ve işini ciddiyetle yerine getiren biri idi. Arada hukuk oluştu. Hal hatır sormadan geçmedi. Ama içinde bir kırgınlık vardı. Zaman zaman konuyu açardı. Belli ki daha önce hiç soruşturma geçirmediğinden maruz kaldığı bu muamele zoruna gitmişti. 

Sene sonunda ilçe kaymakamının başarı belgesi teklifi için istediği beş ismin arasına bu soruşturma açtığımız öğretmene de yer verdik. Onu onura ettik. Şef, hem soruşturma açıyorsunuz hem de belge veriyorsunuz dese de hak etmişti. 

Bir gelişinde, kendisi de hem soruşturma hem belge dedi. Hiç bozuntuya vermeden hem döveriz hem severiz dedim. Gülüştük. 

Sonra belli dönemlerde yine rapor aldı. Bu sefer rapor almadan önce haber verdi. Raporu alır almaz da haber verdi. Öncesinde haber verince hah şöyle. Daha önce haber bile vermedin, raporunu dijital ortamda göndermemiştin. Çünkü sen müdür yetkilisin. Bir nevi müdürsün dedim. 

Aynı öğretmen hasta olmadığı halde bir gün yine rapor getirdi. Hocam, görüyorum ki hasta değilsin dedim. Değilim. Sen bu raporları niye alıyorsun? Öyle görünüyor ki başka sebepten rapora sarılıyorsun. Bir derdin var senin dedim. Söylemeyecektim ama size söyleyeyim. Ben ikinci üniversite okuyorum. Bitiremezsem mahcup olurum diye herkesten gizledim. İlköğretim matematik okuyorum. Şu kadar dersim kaldı. Bitirince branş değiştirmek istiyorum dedi. Pandemi dönemini iyi değerlendirmişsin. Tebrik ederim dedim. Ardından o zaman sen bu raporları sınav tarihlerinde alıyorsun dedim. Aynen öyle dedi. İyi de mübarek, bitirmeye zaten bitirirsin. Bunu niye gizledin bu ana kadar. Söyleseydin, rapor almana bile gerek kalmazdı. Sana izin yazardık. O soruşturmayı da geçirmezdin. Bundan sonra sınav zamanı rapora gerek yok. İzin konusunda yardımcı olalım dedim. Tamam dedi. Diplomayı alır almaz ilk size getireceğim dedi. 

Nitekim mezun olur olmaz diplomasıyla birlikte odama gelerek mutluluğunu benimle paylaştı. 

Kendisine açılan soruşturmanın üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen yine laf lafı açtı. Konuyu soruşturmaya getirdi. Mübarek, ceza almadın, üzerine başarı belgesi verdik. İzin ve rapor konusunda o kadar yardımcı olduk. Tanışmalar bazen kavgayla başlar, dostlukla sürer. Bırakıver artık şunu dedim. Bırakmaya bıraktım ama kurtulamıyorum. Bir de siz soruşturma isteyecek birine benzemiyorsunuz dedi. Sonunda soruşturmanın içeriğini anlattım. Sen, soruşturmayı benim açtırdığımı düşünüyorsun ama ben değildim. Benim üzerimde kaldı. Müdürün deyimiyle iyi polis-kötü polis rolü oynadık. Kötü polis rolü ben de kaldı. Maksat seni kazanmaktı. Ne müdürün ne de benim sana ceza verme gibi bir niyetimiz yoktu. İyi olmadı mı, bu iş kavgayla başladı, dostlukla sürüyor dedim. 

O ilçeden ayrılırken ayrılışıma üzüldü. Vedalaşmaya geldi. Helalleştik. 

Duydum ki dediği gibi branş değiştirmiş. Sınıf öğretmenliğinden ilköğretim matematik alanına geçmiş. Şimdi matematik öğretmenliği yapıyor. 

Kulakları çınlasın öğretmenimizin. Kendisini iyi polis, beni de kötü polis yapan ilçe milli eğitim müdürünün de kulakları çınlasın. Varsın o iyilere oynasın, ben kötülere oynayayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder