Hakkında, aldığı
rapor yüzünden inceleme başlatıldığını öğrenen öğretmen, bir cuma namazı
sonrası milli eğitim müdürüyle görüşmeye gelmiş. Arkalarından ben geldim. Odama
geçerken müdür odasına çağırdı. Soruşturma açtığımız arkadaş. Tanıştırayım
dedi. Hoşbeşten sonra milli eğitim müdürü, "X hocam, ben soruşturma
açmayalım dedim de hocam açalım dedi" deyip topu üzerime attı. Ne ara ben
böyle bir şey istedim şoku geçirsem de hiç bozuntuya vermeden sanki bu işi
başlatan benmişim gibi öğretmene yüklendim. İstedim ki böyle şeylere bir daha
yeltenmesin. Savunmanı güzelce hazırla. Her incelemeye ceza verilecek diye bir şey
yok. Muhakkikler ceza teklifi yapsa da cezayı uygulayıp uygulamama yetkisi
müdür beyde. Kolay gelsin, geçmiş olsun dedim. Öğretmen de yaptığından dolayı özür
dilerim dedi. Üzgün bir şekilde ayrıldı.
Öğretmen çıktı,
ardından ben çıktım. Öğretmen evrak dolabına bakmak için personelin odasına
girmiş. O çıkarken ben girdim çay almak için. Öğretmenin arkasından, personelin
konuşmasına şahit oldum: "Ne oldu ya buna. Herkese iyi günler diyor"
şaşkınlığı vardı hepsinde. Adı üzerinde soyadı şu (nazik ve kibar anlamına
gelen bir soyadı). Başka ne diyecekti dedim. Öyle de bugüne kadar bize böyle
nazik davranmadı dediler.
Oradan milli eğitim
müdürünün odasına yöneldim. Sayın hocam, az önceki tespitinizi bir daha yapar
mısınız? Öğretmene soruşturma açılmasını siz mi istemiştiniz yoksa ben mi
dedim. Ne oldu da deyip gülmeye başladı. Hiç, ben unutmuşum dedim. Soruşturmayı
ben açtım. Seninle bir alakası yok dedi. O zaman dedim. "Birimiz iyi
polis, diğerimiz kötü polisi oynadık. Ben iyi polis oldum. Sen ise kötü
polis" dedi. Aman sen hiç kötü olma da varsın ben hep kötü olayım dedim.
Bu arada kötü polis rolü sana daha güzel yakışırdı. Niçin ben dedim. Ben
beceremem. Sen bu rolü güzel oynadın. Az önce de gördük dedi. İnceleme ve
soruşturmada muhakkik ceza teklifi yaparsa niyetin ne dedim. Bu ona yeter. Ceza
verme gibi niyetim yok dedi. İyi yaparsın. Gördüğüm kadarıyla sorumluluk sahibi
biri dedim. Ardından ceza vermeyerek sen yine iyi polis olacaksın ikinci kere
dedim. Güldü.
Gel zaman, muhakkik
dosyayı teslim etti. Sanırım uyarı ya da kınama teklifi yapmıştı. Öğretmenden
son savunmasını alarak "Geçmiş çalışmalarından dolayı cezaya gerek
olmadığı, bundan sonraki çalışmalarında daha dikkatli olması" yönünde bir
yazı ile dosya kapatıldı.
Sonrasında her
ilçeye gelişinde öğretmen yanıma uğradı. Çayımı içti. Sağdan soldan muhabbet
yaptık. Sorumluluğunu bilen ve işini ciddiyetle yerine getiren biri idi. Arada
hukuk oluştu. Hal hatır sormadan geçmedi. Ama içinde bir kırgınlık vardı. Zaman
zaman konuyu açardı. Belli ki daha önce hiç soruşturma geçirmediğinden maruz
kaldığı bu muamele zoruna gitmişti.
Sene sonunda ilçe
kaymakamının başarı belgesi teklifi için istediği beş ismin arasına bu
soruşturma açtığımız öğretmene de yer verdik. Onu onura ettik. Şef, hem
soruşturma açıyorsunuz hem de belge veriyorsunuz dese de hak etmişti.
Bir gelişinde,
kendisi de hem soruşturma hem belge dedi. Hiç bozuntuya vermeden hem döveriz
hem severiz dedim. Gülüştük.
Sonra belli
dönemlerde yine rapor aldı. Bu sefer rapor almadan önce haber verdi. Raporu
alır almaz da haber verdi. Öncesinde haber verince hah şöyle. Daha önce haber
bile vermedin, raporunu dijital ortamda göndermemiştin. Çünkü sen müdür
yetkilisin. Bir nevi müdürsün dedim.
Aynı öğretmen hasta olmadığı
halde bir gün yine rapor getirdi. Hocam, görüyorum ki hasta değilsin dedim.
Değilim. Sen bu raporları niye alıyorsun? Öyle görünüyor ki başka sebepten
rapora sarılıyorsun. Bir derdin var senin dedim. Söylemeyecektim ama size
söyleyeyim. Ben ikinci üniversite okuyorum. Bitiremezsem mahcup olurum diye
herkesten gizledim. İlköğretim matematik okuyorum. Şu kadar dersim kaldı. Bitirince
branş değiştirmek istiyorum dedi. Pandemi dönemini iyi değerlendirmişsin. Tebrik
ederim dedim. Ardından o zaman sen bu raporları sınav tarihlerinde alıyorsun
dedim. Aynen öyle dedi. İyi de mübarek, bitirmeye zaten bitirirsin. Bunu niye
gizledin bu ana kadar. Söyleseydin, rapor almana bile gerek kalmazdı. Sana izin
yazardık. O soruşturmayı da geçirmezdin. Bundan sonra sınav zamanı rapora gerek
yok. İzin konusunda yardımcı olalım dedim. Tamam dedi. Diplomayı alır almaz ilk
size getireceğim dedi.
Nitekim mezun olur
olmaz diplomasıyla birlikte odama gelerek mutluluğunu benimle paylaştı.
Kendisine açılan
soruşturmanın üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen yine laf lafı açtı.
Konuyu soruşturmaya getirdi. Mübarek, ceza almadın, üzerine başarı belgesi
verdik. İzin ve rapor konusunda o kadar yardımcı olduk. Tanışmalar bazen
kavgayla başlar, dostlukla sürer. Bırakıver artık şunu dedim. Bırakmaya
bıraktım ama kurtulamıyorum. Bir de siz soruşturma isteyecek birine
benzemiyorsunuz dedi. Sonunda soruşturmanın içeriğini anlattım. Sen,
soruşturmayı benim açtırdığımı düşünüyorsun ama ben değildim. Benim üzerimde
kaldı. Müdürün deyimiyle iyi polis-kötü polis rolü oynadık. Kötü polis rolü ben
de kaldı. Maksat seni kazanmaktı. Ne müdürün ne de benim sana ceza verme gibi
bir niyetimiz yoktu. İyi olmadı mı, bu iş kavgayla başladı, dostlukla sürüyor
dedim.
O ilçeden ayrılırken
ayrılışıma üzüldü. Vedalaşmaya geldi. Helalleştik.
Duydum ki dediği
gibi branş değiştirmiş. Sınıf öğretmenliğinden ilköğretim matematik alanına
geçmiş. Şimdi matematik öğretmenliği yapıyor.
Kulakları çınlasın
öğretmenimizin. Kendisini iyi polis, beni de kötü polis yapan ilçe milli eğitim
müdürünün de kulakları çınlasın. Varsın o iyilere oynasın, ben kötülere oynayayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder