Ana içeriğe atla

Konya'da Market Sektörü

Konya gıda sektöründe nerede? 

Şehirde bir baştan bir başa yayılmış yerel zincir market sayısı ne kadardır?

Bu yerel zincir marketlerin ömrü ne kadar sürmüştür?

Şöyle nesilden nesle gelen ve marka olmuş kaç marketimiz var?

Konya merkez olmak üzere Türkiye'ye açılmış, gıda sektöründe faaliyette bulunan marketimiz var mı? 

Gözümün önüne Adese, Mercek, Afra, Sincap, Osmanlı, Gross Toptan gibi zincir marketler geldi. Sincap ile Osmanlı belli bazı bölgelerde faaliyetini sürdürüyor olabilir ama Adese, Mercek ve Afra'dan eser kalmadı. Özellikle Adese ve Afra açıldığı zaman adından çok söz ettirdi. Şubeleriyle Konya'nın her bir yerine yayıldı. Sonra kaybolup gittiler. 

Afra'nın boşalttığı yerleri bir ara Ankara merkezli Makro marketler aldı. O da uzun soluklu olmadı.

Çelikkayalar, Asfora, Çetinler, Bak Bu Gross, Nargross, Bozkırlılar, Söğütlü gibi marketler zincir şeklinde faaliyetini sürdürüyor. Kiminin şubesi az, kimininki fazla. Çelikkayalar şube bakımından daha çok görünüyor. 

Bir de başında veya sonunda gross olan marketler gözüme çarpıyor. 

Bazısı da önceki adını değiştirip gross adı altında açıyor. 

Kent Gross dikkatimi çekti bir ara. Sanırım onlar da ulusal bir markaya satıldı. Bu firmanın belki satmadığı şubeler kalmış olabilir. 

Kenarda, köşede, bazı bölgelerde muhitine hizmet veren marketler de var. 

Anladığım kadarıyla gıda sektöründe birkaç marka dışında zincir market şeklinde şehre yayılmış marketimiz yok. Ulusal düzeyde zaten yok. 

Başka şehirler nasıl bilmem ama bu şehirde, birden açılıp arka arkaya çok şube açan ve birden büyüyen marketler tutunamadı. 

Bugün Konya'da, tüm Türkiye'de olduğu gibi A101, BİM, ŞOK, Migros türünden zincir marketler daha yaygın. Çoğu el değiştiren marketleri de genellikle Migros alıyor. 

Ulusal bazda faaliyette bulunan zincir marketler açtıkları yeni şubelerle Konya'da her geçen yıl büyürken bu şehir niçin marka değeri olan marketleri fazlaca üretemedi? Üretti ise niçin tutunamadı? 

Bildiğim kadarıyla gıda sektöründe büyük cirolar dönüyor. Adeta para basılıyor. Belli müşteri potansiyeline hitap eden ulusal düzeydeki zincir marketler bu şehirden ekmek yerken, şubeleriyle ortaya çıkmış yerel zincir marketler niçin ekmek yiyemedi? 

Ticaretten anlamam. İşin içinde de değilim. Ben sadece tüketiciyim. Elbette benim için davulun sesi uzaktan gür gelebilir. Bunu en iyi şubesi olan yerel marketlerin niçin battığını, niçin satıldığını veya el değiştirdiğini en iyi bu sektörün içindekiler bilir. Belki yönetim yanlışlığı belki sermaye sıkıntısı belki rekabete güç yetirememe gibi sebepleri olabilir.

Sebep her ne ise isterim ki bu şehirde markalaşmış, kendini ispatlamış, şehrin her yerinde şubesi olan, tüketiciye güven veren, uzun soluklu ve nesilden nesle aktarılan, fiyat istikrarını yakalamış, emsalleriyle rekabet edebilen, kendini hep yenileyebilen, müşteri memnuniyetini esas alan bu şehrin marka marketleri olsun. Bu imkan ve potansiyel bu şehirde var. Yeter ki istenilsin yeter ki kafa yorulsun yeter ki küçük olsun benim olsun denmesin yeter ki sermayeler birleştirilsin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde