Hiç
öz güveni yok. Bir başına kalamaz. Yanında mutlaka biri olmalı.
Hiçbir
işi de bir başına yapamaz. Biri mutlaka yardım etmeli.
Olduğu
yerde pek duramaz. Çünkü sıkılır. Başka yere gitmek ister. Gideceği yere de hep
biri götürmeli. Gittiği yerde de çabuk sıkılır. Hemen dönmek ister.
Evtik
bir hali var. Aynı yerde bir oraya, bir buraya hızlı hızlı döner durur ya da gider
gelir.
Rutin
işleri alelacele yapar. Birden yapıp kenara çekilir. Aceleciliğinden işini
düzgün yapmaz.
Sabırsızdır.
Dediği ve istediği birden olacak. Olması için de arka arkaya defalarca
söyler.
Konuşurken
de bağırarak konuşur. Konuşanı pek dinlemez. Dinlese de anlamaz.
Can
sıkıntısından verir yemeğe. Yerken de hızlı hızlı yer. Her yemekten sonra vurur
kafayı yatar.
İş
yapmayı sevmez. Hep biri yapsın, ben oturup yiyeyim. Önüme oturduğum yerde
sofra gelsin ister. En büyük hayali bu idi. Armut piş, ağzıma düş misali.
Kendisini
hiç yenilemedi. Üzerine yeni bir şey koymadı. Hep eski gördüğünü uyguladı.
Yeniliğe açık olmadı.
Hep
eskiden ne çektiğini anlattı durdu.
İnadı
inattı. Yüksek şeker hastası olmasına rağmen çaya şeker atmaktan bile
vazgeçmedi. Yerken ve içerken atın ölümü arpadan olsun modunda oldu hep. Hızlı
hızlı ve orantısız yedikten sonra maden suyu arayışına girdi hep.
Kendi
doğruları vardı. Tüm doğruları kendi doğrularından ibaretti.
Canı
nazlı ve kıymetliydi. Sadece kendini düşünürdü.
En
ufak bir tıkırtıdan korkardı.
Ne
yol bilir ne de yolak.
Her
yemeğin ardından çektiği uyku sonrası kafa ağrısı da hiç eksik olmadı.
Şeker
hastası olmasına rağmen hiç perhiz uygulamadı. Ne bulduysa zararlı, bana
dokunur demedi. Abbas'ın kör gazı gibi yedi.
Bu
yiyişiyle bir gün yıkılıp felç olacak dedim zaman zaman.
Doğru
dürüst doktor yüzü görmedi.
Nihayet
bir gün kısmi felç geçirdi. Tedavi gördü. Bir fizyoterapistten hareket desteği
de aldı. Yapması gereken egzersizleri yapmadı. Başkasının desteğiyle güç bela
ayağa kalktı. Düşerim, düşeceğim korkusuyla doğru dürüst yürümedi. Kendi başına
ne kalktı ne yürüdü. Kendisine destek olanlara, biz kaldıramıyoruz, çabuk
iyileş deyin dedim. Demişler. Biriniz zorlanıyorsa iki kişi kalın başımda
demiş. Zaman zaman ben iyileşirsem yanımda kimse kalmaz, bütün iş bana kalacak
korkusu yaşadı.
Bir
gece baston yardımıyla lavaboya giderken düşüp kalçasını kırdı. Ameliyat
olmasına rağmen bir daha kalkamadı. Şimdi dört yıldır yatağa bağlı olarak
yaşıyor. Mama ile besleniyor. Allah kimseye vermesin. Kendisi için de zor bakan
içinde.
Aslında
çok da merhametli ve de duygusal biri. Öz güven eksikliği, düşerim korkusu ve
inadı bu noktaya getirdi kendisini.
Bu
durumunu görünce, hep oturduğum yerden bir ekmek istedi. Allah ona dört yıldır
yattığı yerden yemek veriyor diyorum. Ayıplamak için değil. Bir durum tespiti
benimkisi. Öyle zannediyorum akıbetini böyle olmasını ya da olacağını düşünemedi. Hangimiz bilir ki. Sonuçta insan ne yaparsa kendine ve çevresine yapar denilen bir durum var
ortada. Bizi yarın ne bekliyor, bilmiyorum. Ama Allah herkese hayırlı ve
bereketli ömür ve ölüm versin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder