Ana içeriğe atla

Kök Emekliliğin Keyfini Çıkarmak

Kök maaşlarına yapılan iyileştirmeyle, maaşlarına 2.500 lira artış sağlanan bir emekli bulur muyum diye soluğu çay ocağında aldım.

Öyle ya böyle günde de kendilerinden çay içmeyip de ne zaman içecektim.

Hem çaylarını içeyim hem de kendilerini tebrik edeyim istedim.

Baktım sağa sola. İstedim ki bugün çaylar bizden desinler.

Ne diyen oldu ne çay içer misin diye gürleyen ne de yüzüme bakan.

Dertten midir, zevkten midir anlayamadım.

Belki de gittiğim çay ocağında en düşük emekli maaşı 12.500 olan yoktu.

Sonunda bir başıma kaldım. Kendi içtiğim çayın parasını vermek bu garibana düştü.

Ava giderken avlandım.

Zormuş zor. Zira evdeki hesabım çarşıya uymadı.

Halbuki ne ummuştum ne buldum.

Alacakları olsun kök maaştan maaş alan emeklilerin.

Yoksa kök maaştan çay umanlar, zıkkımın kökünü içsin mi dedi bu emekliler.

Burada gelen ne ki sana çay içirsinler demeyin.

Bir defa çay ocaklarında bir çayın beher fiyatı 10 lira olduğuna göre 2.500 liraya 250 bardak çay eder.

7.5 lira olan çay ocakları da var. Bu durumda 333,33 âdet çay içilir.

Kişi kendi içtiği gibi eşine dostuna da ikram edebilir. Zira iç iç bitmez.

Diyelim ki kökümüze gelen bu zam kökümüze incir dikti, ocağımıza kibrit suyu döktü. Bu zamanda bu zam edişimizin kovuğunu bile doldurmaz. Bu durumda biz nasıl bonkörlük yapalım da çay ocağında çay söyleyelim dedi bizim bu emekliler.

Mübarekler, illaki çay ocağında söyleyin diyen kim size? Alırsınız bir paket çay. Herhalde 170 TL’ye alabilirsiniz paketini. Unutmayın ki bu bir paketten 350-400 bardak çay çıkar.

Çağırırsınız evinize eşinizi, dostunuzu. Hepsini bir kilo çayla çaya boğarsınız. Yeter ki aldığınız zammın zekatını vermek ve cömertliğinizi göstermek isteyin.

Bu arada aldığınız maaş farkıyla maaşınıza dokunmadan, 14,70 kg çay alabiliyorsunuz. Neredeyse ayda günlük yarım paket çay alım gücüdür bu. Fakirin çayı varsa daha ne ister değil mi? İçiniz dışınız çay olur hem de.

Bence birilerinin moral bozucu sözlerine aldırmayın, bu zamma burun kıvıranlara kulak vermeyin. İçin ve içirin çayları. Emekli yılınızın keyfini çıkarın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde