Eve giren adam, evde eşini ağlar bulur, ağlamasının sebebini sorar.
Eşi, “Evimizin önündeki ağaca konan kuşlar beni türbansız
görebiliyor. Bu durumda Allah'a karşı günah işlemiş olabilirim; onun için
ağlıyorum” der.
Adam, karısının Allah korkusu duyarlılığından çok etkilenir.
Karısını kucaklar, alnından öper. Ardından, kazma, küreği eline alır, karısını
rahatsız eden kuşların konduğu ağacı kökünden söker.
Adam çalışan biri. İşe gidiş dönüş saatleri belli. Gözü arkada
kalmaz, gönül rahatlığı içinde işine gider.
Günlerden bir gün çalıştığı yerde doğan bir arızadan dolayı
eve erken gelir. kapıyı açar, karısına sürpriz yapmak için sessizce içeri girer
ve hayatının sürpriziyle karşılaşır.
Kuşların onu türbansız görmesinin iffetine halel
getireceğini düşünen eşini, aşığının koynunda gününü gün ediyor görür.
Adam gördüğü durum karşısında şaşkındır. Eşi ve aşığına hissettirmeden
ihtiyaç duyabileceği birkaç parça eşyasını alır, evden çıkar. Önüne çıkan ilk
yoldan dönmemek üzere yaşadığı şehri terk eder.
Uzun bir yolculuktan sonra kendisini; kalabalık bir halk topluluğu
içinde bulur. Kalabalıkta herkes şaşkındır ve anlaşılmaz bir uğultu var. Adam
birine yaklaşır ve kalabalığın nedenini sorar.
Kalabalığın nedeni; kraliyet hazinesi çalınmış ve fail bulunamamış.
Bunun üzerine kral, sarayının önüne halkı toplamış ve fail bulununcaya kadar
herkesin sarayın önünde kalmasını emretmiş.
Kalabalıkta adamın ilgisini biri çeker. Çünkü adam ayak
parmakları üzerinde yürüyor. Bu ayak parmakları üzerinde yürüyen adamın kim
olduğunu sorar.
Ona, bu adamın kraliyetin din adamı olduğunu, ayağını tam
basarsa, istemeyerek karınca ezebileceği endişesiyle ayak parmakları üzerinde
yürüdüğünü söylerler.
Adam, “Allah’ım! Hırsızı buldum, beni krala götürün” diye
çığlık atar. Adamı krala götürürler. Adam krala, hazineyi çalan hırsızın,
kraliyetin din adamı olduğunu, şayet o değilse benim başımı vurun, der.
Kraliyetin din adamını getirirler. Kısa bir sorgudan sonra karıncaları
ezmemek için parmakları üzerinde yürüyen din adamı, hazineyi çaldığını itiraf eder.
Yalnız kralın kafasında bir soru işareti kalır. Hazineyi çalanın din adamı
olduğunu söyleyen, daha önce hiç görmediği bu şahsa, din adamının hazineyi
çaldığını nereden bildiğini sorar.
“Ey kral! Bunu bilemeyecek bir durum yok. Çünkü sevap
kazanmak iddiasıyla, davranışlarında Allah korkusunu abartanlar, abartılarını
başka suçlarını örtmek için yaparlar şeklinde açıklar”.
Sosyal medyada dolaşımda olan bu hikayeden, WhatsApp üzerinden
mesaj olarak gönderen Rıza Bozdağ sayesinde haberdar oldum.
Hisse çıkarılsın diye bu tür hikayeler anlatılır. Bu hikaye
de Libya Edebiyatına ait olduğu belirtiliyor. Ben bu hikayeden şu hisseyi çıkardım
demeye de gerek yok. Zira hikayenin vermek istediği mesaj açıktır. Bu tipleri derviş
elbisesi giymiş kişilere benzetebiliriz. Dünyada ve insanlık tarihinde en tehlikeli tipler de bunlardır.
Hikayenin vurucu cümlesini tekrar yazıp bu yazıyı nihayete erdirmek istiyorum: “Sevap kazanmak iddiasıyla, davranışlarında Allah korkusunu abartanlar, abartılarını başka suçlarını örtmek için yaparlar”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder