Ana içeriğe atla

Bir Branşın Para ve Makamla İmtihanı (3)

2016’da çalışmaya başladığım bir ortaokulda okul dört müdür yardımcısından bir tanesinin branşı din kültürü idi. Bu müdür yardımcısı da o kadar kalabalık ve iş yükünün fazla olduğu bu okulda 12 saat ek dersten ödün vermedi. Yetmedi. Hafta sonu açılan destekleme ve yetiştirme kurslarında ki din kültürü derslerine de dokuz din kültürü öğretmeninin içinde sadece kendisi girmişti.

Bu kesimin makam ve para ile imtihanı büyük oldu. Bu konuda yazılacak o kadar örnek çok ki yaz yaz bitmez. Şu var ki getirildikleri makamda tutunabilmek için tanımadıkları okul müdürü ve yardımcısını yöneticilikten edecek puanlamayı yapanların çoğu da bu branş sahipleri idi. Önlerine gelen listeyi aynen uyguladılar.

Kimlere müdürlük verdiler, kimleri müdürlükten ettiler. Bu eforları sayesinde çoğu il ve ilçe milli eğitim müdürü olarak asaleten atandı. Bir zamanların dürüst görülen bu kişilerin dürüstlüğü yokluktanmış meğer. Önlerine makam ve mevki serilince dürüstlükten eser kalmadı çoğunda. Tanımadıkları insanları budadıklarına göre ben Allah’tan, kul hakkına girmekten korkarım demeleri de sözde imiş.

Yine bu süreçle birlikte okullardaki din kültürü ders ihtiyacını karşılamak için en fazla kontenjan bu branşa verildi. Ataması kolay diye çoğu kimse din kültürü öğretmenliğini tercih etti. Hatta gelecek kaygısı yaşayan bazılarının, ateist oldukları halde ataması kolay diye üniversite tercihinde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliğini ilk sırada tercih ederek bu bölümü okuduğunu ilahiyattaki bir din psikolojisi öğretim görevlisi söylemişti.

Sonuçta, 4+4+4 sistemiyle;

Lise zorunlu olmuş,

İHL’lerin önündeki engeller kalkmış,

İmam hatip ortaokulları yeniden açılmış,

Bir zamanlar üvey evlat muamelesi gören İHL’ler öz evlat muamelesi görmeye başlamış, her yere İHO ve İHL açılmış ya da bazı okullar bu okul türüne dönüştürülmüş,

Sadece İHO ve İHL’ler de değil, diğer ortaokul ve liselerde de Kur’an-ı Kerim, Hz Muhammed’in hayatı ve temel dini bilgiler dersleri seçmeli ders olarak seçilmeye başlanmış, öğrenci ve veliler adeta bu seçmeli dersler için teşvik edilmiş,

Ortaya çıkan din kültürü öğretmen ihtiyacını karşılamak için her yıl alınan din kültürü branş kontenjanı yükseltilmiş,

İHO ve İHL’lerin sayısının artırılması gibi ilahiyat ve İslami ilimler adı altında çok sayıda din kültürü öğretmeni mezun edecek fakülteler açıldı.

Yukarıda da bahsettiğim gibi amaç dindar neslin yetiştirilmesi içindi tüm bu yapılanlar ve daha fazlası.

2012’den bu yana 14 yıl geçmiş. Murat edildiği gibi ne kadar dindar nesil yetiştirildiği tartışılır. Hatta bırakın dindar nesli, gençler arasında deistliğin, ateistliğin ve agnostikliğin arttığı belirtilmekte. Ne derece doğru, bilmiyoruz bunu. Yalnız gençlik ve insanımızda dinden soğuma, dine mesafe koyma gibi artışların olduğu gözlerden kaçmıyor. (Devam edecek)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde