Ana içeriğe atla

9. Hisse Sahip Bir Profil(2)

Aynı kişiye bir defasında falan yerde çalışacağım. Orada eşiniz varmış. Söyleseniz de bana sahip çıksa dedim şakasından. Öyle ya bu yaştan sonra kim sahip çıksın bana? Benim niye başkasına böyle bir ihtiyacım olsun? Ki bugüne kadar gittiğim hiçbir yerde kimseye yük olmadım. Birileri sayesinde ayakta durmadım. Ne dese beğenirsiniz? Düşünseniz de cevabı bulamazsınız. Çünkü kendisinde 9.his olduğu zehabına kapılan birinin ne cevap vereceğini kestirebilmenize ne kapasiteniz el verir ne de çapınız. Duyun da bir 9. hisse sahip olmadığınıza yanın. "Eşim muhatap olmaz" dedi ya da "Eşim muhatap almaz" dedi. İşin içine muhatap olma durumu girince her türlü cevaba hazır ve nazır olmama ve her türlü cevaba, cevap verebilmeme rağmen sessiz kaldım. Çünkü bir hanım efendiye böyle bir cevabı yakıştıramadığım için şaşırdım. Sonradan eşim orada geçici. Kalacağı belli değil. Pek konuşmaz dese de cevabımı almıştım. Bir patolojik vaka ile karşı karşıyaydık belli ki.

Eşinin çalıştığı yere geldim. Herkesle görüştüm. Kendimi tanıttım. Selamlaştık ama eşinin olduğu kapının içine dahi bakmadım. Öyle ya muhatap almayacak kişinin yanında ne işim vardı. Beni muhatap almayacak olanı ben hiç muhatap almam.

İnsan sarrafı olduğumu sanırdım kendimi. Değilmişim meğer. Güya ben kendisi hakkında olumlu kanaatlere sahiptim. Nazik ve kibar biri olarak görmüştüm. 

Düşünüyorum acaba bilmeden bir pot mu kırdım diye. Geriye dönük bir gezinirim böyle durumlarda. Bulurum kırdığım potu. Şundan dolayı böyle davranıyor derim. Gider gönlümü alırım. Çoğu zaman da çok ince düşünmüşsün. Yok öyle bir şey cevabı alırım. Ama bunda herhangi bir falsomu bulamadım. 

O zaman sivri dilli, dili sivri, sert biri, aynı zamanda muhatap alınmayacak veya olunmayacak kadar ne yaptım? 

Düşünüp bir şey bulamadığıma göre aklıma tek gelen şey, beraber çalıştığı kişilerin bir tanesinden hiç haz almazdı. Haz alamadığından geçtim. Adeta düşman gibi görüyordu onu. Onu eleştirirken kendisine destek vermediğim gibi iyi çalışıyor, boş durmuyor, arı gibi demek suretiyle gıyabında o kimseyi övdüm. Sanırım mesele, düşmanımın dostu düşmanımdır durumu. Başka da aklıma bir şey gelmiyor.

Eğer düşmanımın dostun düşmanım mantığı ile bana tavır alıyorsa bundan da gurur duyarım. Çünkü nabza göre şerbet veren biri değilim. İnsanları yanında iken değil, gıyaplarında iken övmeyi ve desteklemeyi tercih ederim. Kendisi bundan haz almıyor diye kimsenin aleyhine konuşamam. Eğer bundan dolayı ise bu garip ve anormal cevaplar, bu durumda problem bende değil, bu kişinin kendisinin kişiliğinde bir problem var demektir. Kısaca bir hastalık halidir. Benim moralimi bozsa da bu onun problemidir. Benim sadece midemi bulandırır o kadar. Yalnız bu hastalık halinin tedavisi var mıdır bilmiyorum. Çünkü bu haset hali ile çok gitmez.

Aklıma bir başka şey daha geliyor. Herhalde birileri bana karşı onu doldurmuş. O kadar dolmuş ki ilk başlardaki olumlu tavrını değiştirmiş, ön yargı ile bakmaya başladı bana. Hatta zaman zaman kendi aralarında üçüncü şahıs aleyhine konuşurlarken, bakın benden gizli konuşun, benim ağzımda laf durmaz dememe evet dediği bile olmuştur.

Başkasının doldurmasıyla hakkımda kanaat sahibi olması, kişiliği oturmuş bir insanda görülmez. Bana da zamanında personel hakkında bilgi vereyim diyen birine, sakın hiçbir şey söyleme. Ben insanları çalışarak tanımak isterim demiştim. Olmadı gereken de bu.

Ama sebep her ne olursa olsun bir kadının zarafetine yakışmıyor bunlar. (Devam edecek) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde