Öğretmenliğimin ilk on yılında bir İHL'de çalışıyorum.
Kredili sistemin uygulandığı dönem.
Bir sınıfın Kur'an derslerine
giriyorum.
Sene başında yüzünden okuma, tecvit
ve ezber için yanlış hatırlamıyorsam, şöyle bir kriter koymuştum. Yüzünden
okuma 40, tecvit uygulama 20, ezber 40 puan şeklinde.
Öğrencilere yüzünden okuma ve
tecvit ile 60 puan alır geçeriz diye düşünmeyin. Ne kadar iyi okursanız okuyun,
ezberleri vermeden sınıf geçemezsiniz uyarısında bulundum.
Bir öğrencinin yüzünden okuması çok
iyi. Ama ezberi iyi değil. Daha doğrusu, ezberi iyi olsa da ihmalkarlığı vardı.
Daha okuması gereken üç ezberi var. Kendisine sene sonuna kadar bu üç ezberi
getirmezsen kalırsın, haberin olsun dedim. Valla mı hocam dedi. Hiç şakam yok
dedim.
Ezberi eksik olan bu öğrenci,
ezberini okumak için önüme gelirse, bırak üçünü birden okumasını, bir tanesini
dahi okumaya çalışsa, bunu beceremese dahi bu öğrenciye geçer not vereyim
dedim.
Bekledim gelmedi. Kendi düşen
ağlamaz deyip 44,49 puan ile bu öğrenciyi bırakacak şekilde puanları ayarladım.
O zamanlar çarşaf liste kalkmış. Not defterindeki notları
biz okur, ilgili müdür yardımcısı da Bilsa adı verilen programa girerdi.
Bu öğrencinin notlarını okuyunca,
sisteme giren müdür yardımcısı, öğrencinin sınırda kaldığını görmüş. Hocam, bu
çocuk 44,49 ile kalıyor. Haberin olsun. Düzelt istersen dedi. Dedim
düzeltmeyeceğim. Bu notu bile bile verdim. Yalvardım gel çocuğum oku. Bak şakam
yok diye. Gelmedi. Benden günah gitti. Yazın geçsin nasıl geçerse. Öğrenci de
bu durumunu biliyor zaten dedim. Biliyorsa problem değil dedi.
Bu öğrenciyi istemeyerek de olsa
bıraktım.
Ben o lisede ayrıldım. Aradan
yıllar yıllar geçti.
Bir gün sosyal medyadan arkadaşlık isteği bir bildirim
aldım. İsteği gönderen "Beni hatırladın mı Hocam, notu yazmış. Şu 44,50
ile Kur'an-ı Kerim'den bıraktığım öğrenci değil misin dedim. Ta kendisi
dedi. Tanıdığıma ve hatırladığıma sevindi.
Ailecek tanıyordum öğrenciyi aynı
zamanda. Bu vesileyle biraz yazıştık. Kızdın mı bana o zaman dedim. Ne kızması
hocam. Siz haklıydınız dedi. O zaman önüme gelip okuyamasan bile geçirecektim.
Gelmeyince zoruma gitti dedim. Yine valla mı hocam dedi. Kendisine, o zamanlar
idealist idim. Şimdiki aklım olsaydı, bırakmazdım, hakkını helal et dedim. Helalleştik.
Baban o zaman kızmış mıydı dedim.
Hem de nasıl dedi. Bir dövdü. Ardından burnum sürtülsün diye beni Harran'a
çalışmaya gönderdi. Bu arada ezberlerimi de bir güzel yaptım dedi.
Bu öğrencim ve babasını hiç unutmam. Zaman zaman da görüşürüz. Öğrencim esnaf oldu. Başarılı bir esnaf. Bu öğrencimi gözümde büyüten kin gütmemesi, beni sınırda bıraktın hesabı yapmaması. Öyle ya madem bırakacaktım. 30-35 verip bırakmalıydım. Nasılsa yazılı da değildi ders. Sözlü ya da uygulamadan verdiğim puandı. Hasılı vicdansızlık yapmışım. Kendime vicdansız hoca desem, fena olmaz.
İşte bir zamanlar benim böyle öğrencilerim vardı. Allah onlardan razı olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder