28 Haziran 2024 Cuma

Vicdansız Hoca

Öğretmenliğimin ilk on yılında bir İHL'de çalışıyorum. Kredili sistemin uygulandığı dönem.

Bir sınıfın Kur'an derslerine giriyorum.

Sene başında yüzünden okuma, tecvit ve ezber için yanlış hatırlamıyorsam, şöyle bir kriter koymuştum. Yüzünden okuma 40, tecvit uygulama 20, ezber 40 puan şeklinde. 

Öğrencilere yüzünden okuma ve tecvit ile 60 puan alır geçeriz diye düşünmeyin. Ne kadar iyi okursanız okuyun, ezberleri vermeden sınıf geçemezsiniz uyarısında bulundum. 

Bir öğrencinin yüzünden okuması çok iyi. Ama ezberi iyi değil. Daha doğrusu, ezberi iyi olsa da ihmalkarlığı vardı. Daha okuması gereken üç ezberi var. Kendisine sene sonuna kadar bu üç ezberi getirmezsen kalırsın, haberin olsun dedim. Valla mı hocam dedi. Hiç şakam yok dedim.

Ezberi eksik olan bu öğrenci, ezberini okumak için önüme gelirse, bırak üçünü birden okumasını, bir tanesini dahi okumaya çalışsa, bunu beceremese dahi bu öğrenciye geçer not vereyim dedim.

Bekledim gelmedi. Kendi düşen ağlamaz deyip 44,49 puan ile bu öğrenciyi bırakacak şekilde puanları ayarladım.

O zamanlar çarşaf liste kalkmış. Not defterindeki notları biz okur, ilgili müdür yardımcısı da Bilsa adı verilen programa girerdi.

Bu öğrencinin notlarını okuyunca, sisteme giren müdür yardımcısı, öğrencinin sınırda kaldığını görmüş. Hocam, bu çocuk 44,49 ile kalıyor. Haberin olsun. Düzelt istersen dedi. Dedim düzeltmeyeceğim. Bu notu bile bile verdim. Yalvardım gel çocuğum oku. Bak şakam yok diye. Gelmedi. Benden günah gitti. Yazın geçsin nasıl geçerse. Öğrenci de bu durumunu biliyor zaten dedim. Biliyorsa problem değil dedi.

Bu öğrenciyi istemeyerek de olsa bıraktım.

Ben o lisede ayrıldım. Aradan yıllar yıllar geçti.

Bir gün sosyal medyadan arkadaşlık isteği bir bildirim aldım. İsteği gönderen "Beni hatırladın mı Hocam, notu yazmış. Şu 44,50 ile Kur'an-ı Kerim'den bıraktığım öğrenci değil misin dedim. Ta kendisi dedi. Tanıdığıma ve hatırladığıma sevindi.

Ailecek tanıyordum öğrenciyi aynı zamanda. Bu vesileyle biraz yazıştık. Kızdın mı bana o zaman dedim. Ne kızması hocam. Siz haklıydınız dedi. O zaman önüme gelip okuyamasan bile geçirecektim. Gelmeyince zoruma gitti dedim. Yine valla mı hocam dedi. Kendisine, o zamanlar idealist idim. Şimdiki aklım olsaydı, bırakmazdım, hakkını helal et dedim. Helalleştik.

Baban o zaman kızmış mıydı dedim. Hem de nasıl dedi. Bir dövdü. Ardından burnum sürtülsün diye beni Harran'a çalışmaya gönderdi. Bu arada ezberlerimi de bir güzel yaptım dedi. 

Bu öğrencim ve babasını hiç unutmam. Zaman zaman da görüşürüz. Öğrencim esnaf oldu. Başarılı bir esnaf. Bu öğrencimi gözümde büyüten kin gütmemesi, beni sınırda bıraktın hesabı yapmaması. Öyle ya madem bırakacaktım. 30-35 verip bırakmalıydım. Nasılsa yazılı da değildi ders. Sözlü ya da uygulamadan verdiğim puandı. Hasılı vicdansızlık yapmışım. Kendime vicdansız hoca desem, fena olmaz. 

İşte bir zamanlar benim böyle öğrencilerim vardı. Allah onlardan razı olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder