Ana içeriğe atla

Şamar Oğlanı TÜVTÜRK

Sosyal medya bir alem doğrusu. Ümit ederim ki reel hayat bu alem gibi değildir. Öyleyse yandık demektir. Çünkü doğru, yanlış demeden her türlü bilgi paylaşılıyor bu alemde. Çoğu da algıya yönelik. Bu alemde özel sektöre ait birçok firma algıya maruz kalıyor. 

Önemli olan algı olunca, bir konunun doğru olup olmaması bazı insanlar için bir anlam ifade etmiyor. Yeter ki bazı insanların amaçlarına hizmet etsin. Yeter ki gerçeklerin üstünü örtme görevi görsün. 

Aslında algı bir nevi iftiradır. Hatta iftiradan da kötüdür. Çünkü kişiler ve firmalar itibar suikastına maruz bırakılıyor.

Belli ki bu tür paylaşımları yapanlarda Allah korkusu yok. Kuldan utanma zaten yok. 

Bazısı iftira atmaktan ve algı oluşturmaktan korksa da bunların önemli bir kısmı da algı ile gerçeği ayırt etme yeteneğinden yoksun. Birileri tarafından oluşturulup sahte hesaplarla servis edilenleri ayırt etmeksizin paylaşıp duruyor. Bu tür paylaşımları yapanlar neyin ne olduğunu bilmeyen kimseler olsa, cahildir, bildiği bu kadardır, cehaletine verin diyeceğim. Ama görüyorum ki paylaşım yapanlar içerisinde kelli felli fakülteyi bitirmiş insanlar da var. Acı olan da burası. Cahilimiz vardı. Bir de okumuş cahillerimiz türedi.

Bir örnekle ne demek istediğimi izah edeyim. Malumunuz ticari araçların muayenesi yıllık, özel otolarınki ise iki yıllık. Bu muayeneler TÜVTÜRK aracılığı ile yapılıyor. Yapılan bu araç muayenesi kısa sürmesine ve üzerinde herhangi bir işlem yapılmamasına rağmen araç muayene ücretleri çok yüksek. Doğaldır ki bu ücret yüksekliğine vatandaş tepkili. Tepki gösteriliyor ama bu ücreti kim belirliyor demeden herkes TÜVTÜRK'e kızıyor. Belli ki birileri TÜVTÜRK'ü şamar oğlanı seçmiş.

İşte onlardan biri: "Onarım yok, tadilat yok. 10 dakikada 1130 lira. Bu kadar kolay mı para kazanmak? Tepkisiz kalırsanız yarın daha fazla zam gelir. Susma. Hırsızlara dur de" .

Bu paylaşımı yeni aldım sosyal medyadan. Bu paylaşımı yapan belli ki yeni araç muayenesi ücretinden haberdar değil. Halbuki otolar için yeni araç muayene ücreti, 1.821,60 TL'dir. Paylaşımı yapan kişi belli ki önüne düşeni, işime yarar düşüncesiyle doğru-yanlış demeden paylaşıyor. Sanırım bir de paylaşmış olmak için paylaşıyor. Bir de firmaya olan kafasındaki ön yargıyı gösteriyor.

Bu paylaşımla, ilgili firmayı fahiş fiyat aldığından dolayı hırsız ilan ediyor. Tek kelimeyle insaf demek lazım.

Peki TÜVTÜRK bu fahiş fiyatın neresinde? TÜVTÜRK bu yüksek fiyatı kendisi mi belirliyor? Bu fiyatı eğer TÜVTÜRK belirliyorsa hep beraber bu firmaya kızalım ve tepkimizi ortaya koyalım.

Sözü daha fazla uzatmadan fiyatı kimin belirlediğini, alınan araç muayene ücretinin ne kadarının TÜVTÜRK’e kaldığına bir bakalım.

“Araç muayene ücretleri, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 35'inci maddesine göre 2004'te belirlenmiş olup, o tarihten itibaren her yıl Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan Yeniden Değerleme Oranı'nda artırılmak suretiyle düzenleniyor.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve TÜVTÜRK arasında 2007'de imzalanan imtiyaz sözleşmesi uyarınca, TÜVTÜRK tarafından verilen araç muayene hizmetlerine ilişkin ücret, nakit olarak tahsil edilirken, elde edilen gelirlerin yüzde 50'si doğrudan hazineye, ödenen diğer vergi ve harçlarla birlikte toplam cironun yüzde 69'u ilgili kamu idarelerine aktarılıyor”.

Bu açıklama TÜVTÜRK tarafından yapılmıştır. Buna göre araç muayene ücretini, “2918 sayılı kanuna göre Hazine ve Maliye Bakanlığı her yıl güncelliyor”. Bu durumda bu yüksek fiyatta firmanın bir suçu yok. Suçlanacaksa ve tepki gösterilecekse Maliye Bakanlığına yapılmalıdır.

Yine açıklamaya göre alınan araç muayene ücretinin tamamı ilgili firmaya kalmıyor. Gelirin yüzde ellisi doğrudan Hazine Bakanlığına, yüzde 19’u da kamu idarelerine aktarılıyor. Bu demektir ki kazancın yüzde 69’u Hazine ve kamu idarelerine gidiyor. Firmaya ise yüzde 31’i kalıyor.

Kabaca bir hesap yaparsak, devlet TÜVTÜRK’ün yüzde 69’luk hissesinin ortağı. Yeni güncel fiyattan bir hesap yapalım. 1821*69/100=1256 TL yapar. Yani bir otodan alınan ücretin 1256 lirası devlete, geriye kalan 564 lira ise TÜVTÜRK’e kalıyor.

Gördüğünüz gibi fiyatı belirleyen devlet, güncelleyen devlet. Cironun yüzde 69’unu devlet alıyor.

Sorarım size. Burada kızılacak ve tepki gösterilecek TÜVTÜRK mü yoksa kanundan aldığı yetki ile bu fiyatı belirleyen Hazine ve Maliye Bakanlığı mı?

Lütfen kızarken, birilerini hırsız ilan ederken, tepki gösterirken ve paylaşırken nokta atış yapalım. Tüm hıncımızı günah keçisi ilan ettiğimizin üzerine boca etmeyelim. İnsafı elden bırakmayalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde