Ana içeriğe atla

Okullarda Tek Tip Kıyafet

Bu ülke kılık kıyafet, saç ve sakaldan çok çekti. Ülke az gerilim yaşamadı. Yaptığımız bu anlamsız uygulama dolayısıyla birçok kişiyi mağdur ettik.

Şimdilerde nicedir kılık kıyafet, saç ve sakal gerilimi yaşanmasa da herkes istediği gibi giyinebilse de farklı giyindiği için kimse sıkıntı yaşamasa da ortaokul ve liselerde tek tip okul formaları yaygın.  

Her yıl okul yönetimleri veliye, serbest kıyafet mi okul forması mı istiyorsunuz tercihi sunuyor. Çocukları okul forması istemese de veliler formayı tercih ediyor. Velilerin yüzde ellisi forma deyince, öğrenciler okula formayla gelecek demektir. Böylece sabah sabah öğrenci annesine, bugün ne giyeyim diyemeyecek. İstese de istemese de okul formasını giyinip okulun yolunu tutacak. Forma veliler için bir kolaylık. Hem farklı farklı kıyafet almayacak hem de sabahın köründe çocuk annesini uyandırıp ne giyeyim diyemeyecek.

Forma seçeneğini isteyen bir kesim daha var. Onlar da okul forması satan firmalar. Ömer Dinçer serbest kıyafeti getirince, okul forması satan işletmelerin tüm malları ellerinde kaldı. Bu sektör aralarında organize olup soluğu Ankara'daki aldı. Bakanlıktan veli tercihi seçeneğini getirmesi istendi. Böylece istedikleri oldu. Sektör ayakta ve tam gaz forma satışına devam ediyor.

Serbest kıyafetten yana olmayanlar sadece veliler ve forma firmaları değil. Okul müdürlerinin ve öğretmenlerin çoğu da tek giysi formadan yana. Güya okula yabancı girmeyecekmiş, öğrenci formadan bilinecekmiş. Halbuki okula girmek isteyen yabancı, bir şekil ya formayla ya da formasız girebiliyor.

Bir diğer gerekçe de öğrenciler arasında fakiri var, zengini var. Bazı öğrenciler farklı kıyafet alamayacağı için zengin aile çocukları nezdinde ezilir endişesi var. Herkes tek tip giyerse çocuklar bu ezikliği çekmeyecek. İyi de okul dışında cadde ve pazarda farklı giyinen, giyindiğiyle farklılığını gösteren yok mu? Bir şekil alışılacak farklı kıyafete. 

Veli tercihlerine saygı duysam da zevklere, renkler tartışılmaz sözünde olduğu gibi elbise ve renk seçimimi öğrenciye bırakmadan yanayım. Çünkü tek tip kıyafeti tek tip insan yetiştirme gibi anlıyorum. Herkes her konuda aynı şeyi düşünürse bu kadar kişinin yaşamasına gerek yok. Farklı kıyafet tercihiyle öğrencilerde farklı fikirlerin gelişeceğine inanıyorum.

Ayrıca tek tip elbise veya okul forması çoğu öğrencide bu kıyafet ve bu renge nefreti ön plana çıkardığını düşünüyorum. Öyle öğrenciler bilirim ki okula okul forması dışında bir kıyafetle gelerek tepkisini böyle gösterdiğini seziyorum.

Yine çoğu öğrenci okulun herhangi bir etkinliğinde okul yönetiminin yanına giderek serbest kıyafetle gelebilir miyiz isteğinde bulunuyor. Olumlu cevap alınca mutluluklarına diyecek olmuyor.

Öğrenciler farklı renk tercihini istese de yukarıda bahsettiğim gibi velilerin çoğu tek tip kıyafetten yana. Okul forması isteyen bir veliyle ilgili bir anımı burada paylaşmak istiyorum.

Bir lisede çalışırken Bakan Ömer Dinçer kılık kıyafet ve saç serbestisi getirince oh be dedim. Veliler de serbest kıyafet seçerse çok iyi olacak dedim. Velilerin görüşlerini aldık. Yüzde yetmiş oranında bir veli okul forması istedi.

Okullar açılınca öğrencilere okul formasını duyurduk. Yardımcılara da çok anormal bir giyim ve şekil şemail olmadıkça çocuklara müdahale etmeyelim dedim.

Öğrencilerin kimi okul formasıyla kimi de serbest kıyafetle gelmeye başladı.

Bir gün bir veli geldi okula. “Biz okul kıyafetini seçtik. Niye okul kıyafeti giydirmiyorsunuz” dedi. Velie, şu uzun boylu kızın babası mısın dedim. Evet dedi. Biz sizin okul kıyafeti tercihinizi çocuklarınıza duyurduk. Anne babanızın tercihlerine saygı gösterin. Lütfen okul kıyafetiyle gelin duyurusunu yaptık. Hepsi bu kadar. Anormal bir giyim olmadığı müddetçe çocuklara karışmadık. Sabah okul kapısının önünden geri gönderip moralini bozmadık. Çok anormal giyinen ile özel görüşüp hallettik. Bu arada senin bir çocuğun var burada. Sabah evden nasıl çıktığını bir baba olarak biliyor olmalısın. Niçin evden çıkarken çocuğuna, ben okul forması seçtim. Şu kıyafetini giy demedin de bu şekil gönderdin? Kusura bakma da sen baba olarak bir çocuğuna söz geçiremiyorsun ya da böyle giyindiğine sesini çıkarmıyorsun. Bizim karışmamızı istiyorsun. Böylece siz iyi baba olacaksınız. Biz ise burada sabah sabah polis ve asker rolü oynayacağız. Okula gelen 600 öğrencinin kılık kıyafet kontrolünü yaparak kötü idareci olacağız. Bunu da yapmayacağım. Bırak çocuğun da bu şekil gelsin. Çünkü bu farklı kıyafet bizi rahatsız etmiyor. Bundan sonra benim işim kontrollü serbestlik. Çok anormal bir giyim veya saç sakal görürsem, ikna yolunu deneyip müdahale edeceğim. Unutma ki bu ülke tek tip kıyafetten ve kılık kıyafet şöyle olacak acımasız ve anlamsız kuralından çok çekti. Durmadan mağduriyet ürettik. Bırakalım da çocuklarımız bu sıralarda iken nasıl giyineceğine kendisi karar versin. Çünkü okul forması baskısı çocukta nefret oluşturuyor. Giymemek için direniyor. Çocuk buradan üniversiteye gidince serbest kalıyor ve ne giyeceğini şaşırıyor dedim. Veli haklısın deyip sustu.

Bir sonraki yazımda da giyimini ve saçını beğenmediğim iki öğrenci ile aramda geçen iki anıya yer vererek kontrollü serbestlikten nasıl verim aldığıma yer vereceğim. Başlık da “Kılık Kıyafette Kontrollü Serbestlik" olsun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde