Ana içeriğe atla

Karpuzlar Bir Çeşit Bu Sene

Babam iyi karpuz seçer, alırsa en iyisini alır der çocuklarım benden için. Verilen bu gazdan sonra kim tutar beni. Koşarım markete karpuz almaya.

Babam iyi karpuz seçer, alırsa en iyisini alır der çocuklarım benden için. Verilen bu gazdan sonra kim tutar beni. Koşarım markete karpuz almaya.

Marketin karpuz reyonuna gelir, o değilden bir bakarım karpuzun fiyatına. Çünkü benim için önce fiyatı gelir. Karpuzun iyiliği de fiyatıdır. 

Fiyatını makul görürsem, gözüm karpuzlara kayar. Önce gözümle seçer. Ardından sol elime alır, sağ elimle karpuza şaplak atarım. Tın tın öttü mü benim için bu karpuz iyi karpuzdur. Öyle ya fiyatı iyi ise üzerine bir de tın tın ötüyorsa daha ne isterim.

Üzerine elimle taşıyabileceğim birkaç kalem daha bir şey aldıktan sonra elime sağlı sollu alır, sonra evin yolunu tutarım. Çünkü genelde arabasız alışverişe giderim. Dinlene dinlene yol alırım. Mübarekler, yürüdükçe kurşun gibi olur.

Evde "Niye bu kadar büyüğünü aldın? Dolaba nasıl sığacak” muhabbeti olur. Alışkın olunca ninni gibi gelir.

Karpuz birkaç gün mutfakta bekledikten sonra kesilir. Karpuzun rengini görüp tadı da sulu ve tatlı olunca tüm yorgunluğum gider, büyük karpuz aldığımdan dolayı evin kızması da geçer. Afiyetle yeriz. Yedikçe ve böyle karpuz yemedim deriz. Ama birden bitiverir. Sonra tekrar marketleri aşındırırım. Çünkü yaz günü karpuz da yemeyecektik de ne yiyecektik. 

Bir böyle, iki, beş böyle. Taşı babam taşı. Bu karpuz nasıl taşınır, bu karpuz neyle alınır, bu paranın suyu nereden denmez. Baba getirecek, ev yiyecek. Nasılsa baba iyi karpuz seçiyor. 

Karpuz seçiminde karpuzun püf noktasını iyi bildiğim anlaşılmasın. Tek kriterim var. Karpuz gözüme güzel görünecek, bir de vurdukça tın tın ötecek. Tın tın ötmezse tın tın öttürünceye kadar vururum. Parası zaten iyi olacak. Bir de Adana karpuzu olacak. Çünkü başka yerlerin karpuzu pek ötmüyor. Ötmeyince benim sihir bozuluyor. 

Böyle böyle geldim 2024 karpuz sezonuna. Aynı yol ve yöntemle üçüncü karpuzumu aldım. İkinci hariç 1. ve 3. iyi çıkmadı. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar dedikleri bu olsa gerek. Bakalım aldığım 4.karpuz nasıl çıkacak? 

Kötü karpuzun bir iyi yönü var. Bereketli olması. Birden bitmemesi. Dolaptan çıkarıp çıkarıp sofraya koyuyorsun. Herkes buyur ye diye birbirine ikram ediyor. Birkaç dilimden sonra tekrar dolaba kaldırıyorsun. Karpuz bitmeyince markete karpuz için gitmiyorsun ve yorulmuyorsun. Param da cebimde kalıyor. 

Sahi bu seneki karpuzlarım niçin böyle çıktı. Aynı bildik yöntemimi denemedim mi? Denemez olur muyum? Ben muhafazakar biriyim. Öyle eski yöntemleri bırakacak biri değilim. Aynı yöntemle karpuzu elime alıp sonra arka arkaya vuruyorum. Kulağımı da hafifçe karpuza yaklaştırıp sesini dinlemeye koyuluyorum. Ama bu seneki karpuzların hangisini elime alırsam, hepsi tın tın ötüyor.

Şaşırtıcı değil mi bu seneki tüm karpuzların ötmesi ve ben iyiyim, al beni demesi. 

Düşünüyorum düşünüyorum, tek aklıma gelen, bu karpuz yetiştiricilerinin ya da kabzımalların bizim karpuz seçimindeki bildik yönteme tedbir almaları. Bu millet karpuza şak şak vuruyor. Biz de bu karpuza öyle bir şey yapalım ki tın tın ötsün diye karpuza bir şey yapmaları ya da karpuzun, anamdan doğdum doğalı insanoğlu beni dövüyor. Bari tın tın öteyim de vurup durmasınlar demiş olabilir. Öyle ya bu kadar dayağa hangimiz dayanabilir. Akşama kadar gelen vuruyor, giden vuruyor gariplerime.

Olur mu böyle şey demeyin. Hani adam buzağısını satmak için pazara götürmüş ya. Gelen müşteri, kapak atmış mı, bundan kurban olur mu diye kontrol için hayvanın ağzını açıp bakıyormuş. Bir böyle beş böyle. Hayvanın akşama kadar ağzı yara olmuş. Sonunda hayvan bunun bir yolunu bulmuş. Yeni müşteri gelir gelmez buzağı bak ağzıma dercesine ağzını iyice açar olmuş. Böylece kimse gelip hayvanın ağzını açmak için uğraşmamış.

Sanırım karpuzlarınki de aynı hesap.

Yoksa dış güçlerin bir oyunu bu? 

Of... Gel de düşünme. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde