Ana içeriğe atla

Huzur ve Sükûnetin Adresi, Fethi Sekin MTAL (8)

Okulun bir diğer Matematikçisi. Geçen dönem perşembe günleri MESEM sınıflarına girdik birlikte. Bu sene aynı gün hiç dersimiz olmadı. Sadece pazar günleri DTP derslerinin açılışını o yaptı. Ardından bayrağı ben devraldım. Hafta içi uzaktan dersleri ise o benden sonra yaptı. Dersin bitiminde çözdüğü soruları ve ders notlarını sıcağı sıcağına atanlardan. Yüz yüze görüşmekten ziyade telefonla görüştük zaman zaman. Oturulur kalkılır kendisiyle. Yolu açık olsun. 

Okulun WEB sayfasına attığı etkinlik resimleriyle ve etkinlik duyurusuyla hatırlatacağım kendisini. Pek konuştuğunu görmedim. Selam, kelam ve hal hatır dışında sessizliği ön planda idi. Yolu açık olsun. 

Çok yer diye tanıttılar bana. Hepsini yer, bitirir dediler. Çok yediğini de görmedim ama adı çıkmış bir defa. Arkadaşları takıldıkça takıldı. O da tüm takılmalara gülümseyerek cevap verdi. Öğretmenler odasına pek uğrayanlardan olmasa da karşılaştığım zaman güler yüzünü, selam ve kelamını, hal hatır sormayı eksik etmedi sıcak bölgenin bu insanı. Sayesinde, okulun yakınındaki camileri öğrencilerle birlikte sosyal sorumluluk çerçevesinde temizletmek suretiyle içimiz rahat ederek tertemiz halılarda cuma kıldık. Yolu açık etsin. 

Biyoloji öğretmenini geçen yarı dönem gördüm. Bu sene hiç aynı gün dersimiz olmadı. Nazarımda kendi halinde ciddi biri idi. Yolu açık olsun. 

Öğretmenler odasına, dolabından ders malzemesi almak için geldiğini gördüm hep. Selamını, hal ve hatır sormayı ihmal etmedi. Nöbet listesindeki nöbet yerime bakmadan önceki haftalara göre nöbet tutarken kendisiyle birlikte aynı katta nöbet tuttuğumu görünce, nöbet yerimin yanlış olduğunu söyledi. Birkaç teneffüs yanlış yerde nöbet tutmuşum. Öğle namazlarında okul mescidinde namaz kılarken gördüm hep. Halının üzerine seccade sermesi de gözümden kaçmadı. Garipsedim önceleri. Namaz kıldıkça halının tüm tüylerinin çorap ve pantolonuma geçtiğini görünce seccade sermesinin mantığını kavradım ama geç oldu. Bir defasında ders bitimi abi, araban var mı dedi. Evimin yakınına kadar getiriverdi. Genç yaşta koyduğu sakal da kendisine çok yakıştı. Hep ciddi duruşuyla tanıdım kendisini. Bir ara 12'lerde adı geçince, bir öğrencinin, hiç yüzünün güldüğünü görmedim dediğini söylediğimde, güldüğüne şahit oldum. Yolu açık olsun. 

Geçen yarı dönemde bir gün beraber olduk. Hal hatır sormadan geçmedi yanımdan. Öğrencilerin ahlaklı olması yönünde samimi çabasını gözlemledim. Bunu dert edindiğine şahidim muhasebe öğretmenimizin. İçten biriydi vesselam. Yolu açık olsun. 

Uzun boyu ve iri bıyıklarıyla dikkatimi çekti. Bahçede nöbet tutarken gördüm hep. Güzel ve yakışanı giydiği gözümden kaçmadı. Dersi olmamasına rağmen sınıfının mezuniyetinde bulunmak için çocuğuyla okula geldi. Kim gelirdi dersi olmamasına rağmen. Arkalarına durarak mezun ettiği öğrencilerini izledi. Mezunlar adına konuşan öğrenciden bol bol övgü aldı. Yolu açık olsun. 

Diğer bilişim ve muhasebe Lab. şeflerini, bölüm arkadaşlarıyla birlikte sessiz sakin ve kendi halinde gördüm. Öğretmen odasına gelmeleri çay almak içindi. Çaylarını alan ya dışarıya ya da bölüm odalarına geçti. Bir tanesini çay bardağını defalarca yıkarken gördüm. Belli ki temizlik konusunda hassas biri. Bilirim ki o kadar temiz bardak beni yaşatmaz. Benim bardağım çay renginin gireceği şekilde sararmış olmalı. Muhasebe ve bilişim öğretmenlerini gruplar halinde gelirken giderken gördüm. Adeta var mı bize yan bakan der gibiydiler. Ne beni içlerine aldılar ne ben içlerine girdim. Yanlarından geçerken selamlaştık, hal hatır sorduk. Bazılarının isimlerini karıştırsam da simalarını, beyefendi duruşlarını fotoğrafladım beynime. Yolları açık olsun.

Yeni bir matematikçi daha geldi okula. Deprem bölgesinden gelmiş. Toplantıda çocuğuyla gördüm. Hoş geldin, hayırlı olsun dedim. Bir daha da görmedim. Yolu açık olsun. 

Öğretmenlerle ilgili gözlemlerimin en sonuna coğrafya öğretmenini bıraktım. Okulun coğrafya öğretmeni olmadığından, komşu okuldan cuma günleri okulumuza geldi. Vefa ve bir yıl boyunca oluşan hukuk gereği kendisinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Okula dışarıdan haftada bir gün gelmesine rağmen okula hiç yabancılık çekmedi. Benim yarım dönem çektiğim asosyalliğin 'a' sından eser yoktu. Okulun gediklisi gibiydi sanki. Ha o okul ha bu okul. Tüm okullar benim dercesine, okula birden uyum sağladı.  Muhabbetlere katıldı. Pozitif enerjisinden öğretmenler odası faydalandı. Zaman zaman "O kadar din öğretmeni tanıdım. Sizin gibisini görmedim" derdi. Öyle ya turuncu saçlı kaç din öğretmeni vardı bu ülkede? Meslek öğretmeni iken branş değiştirerek coğrafyaya geçmiş. Diğer sınıfları bilmem ama onun sınavı olduğu zaman 9.sınıflar coğrafya sınavına daha bir özenli hazırlandılar. Okulunda ders yükü az olduğundan, "Seneye de muhtemelen ben bu okulda olacağım. Size yeni okulunuzda mutluluklar dilerim" diyerek koridorda vedalaştık. Unutmayacaklarımdan olan coğrafya öğretmenimizin de yolu açık olsun. (Devam edecek) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde