Ana içeriğe atla

Huzur ve Sükûnetin Adresi, Fethi Sekin MTAL (9)

Zaman zaman tekrara girsem de okulumuz idareci, öğretmen ve personeline kısaca değinmeye çalıştım. Meslek lisesi olması hasebiyle bölüm ve Lab. olmak üzere unvanları şef olan çok kişiyle tanışmış oldum. Şefe doydum dense yeridir. Bir artısı var mı şefliğin bilmem ama öğretmenliğin dışında ikinci bir unvanları var. 

Okulu; erkeğiyle, kadınıyla, idarecisiyle, personeliyle tam bir uyum içinde gördüm. Daha önce bahsettiğim gibi iki kişinin bir araya gelip birbirini çekiştirdiğine, çekememezlik yaptığına şahit olmadım. Ne idareci ne öğretmeninde kompleks ve büyüklük hissi gördüm. Onca birikimlerine rağmen hepsini tevazu sahibi ve hasbi insanlar olarak tanıdım bu teşehhüt miktarı çalışmamda. Ben giderken hoş bir seda bıraktım mı bilmiyorum ama ayrılırken hepsinin, nazarımda ayrı bir yeri olduğu, gönlümün bir yerinde hep saklı kalacak. Çünkü hepsi bana hoş bir seda bıraktılar. Kısa bir süreliğine de olsa bu okul bende ayrı bir haz ve lezzet bıraktı. Hayatım boyunca da unutmayacağım bir okul olacak. Allah hepsinden razı olsun. 

Hepsi nazarımda ayrı bir değere sahip olsa da öğle yemeği için kendi aralarında organize olan kadın öğretmenlerinin yeri daha bir başka olacak. Getirdiklerinden biz usandık ana onlar getirmekten ve ikram etmekten usanmadılar. Hele ikram sonrası kap kacağı yıkama konusunda aman kim yıkarsa yıkasın demeyip dört elle bulaşığa sarılmaları, iş esnasında hummalı çalışmaları, kendi aralarında görev taksimi yapmaları takdire şayan. Hepsinin kesesine bereket. 

Buraya kadar öğretmen ve idareci arkadaşların her birine bir paragraf da olsa yer vermeye çalıştım. Bazıları için yazdığım uzun oldu, bazılarına ise kısa. Uzun olanlar aynı gün dersimin olduğu ve fazlaca teşriki mesaide bulunduklarım. Kısa olanlarla ise ayak üstü konuşma ve görüşmekten ibaret olduğu için. Unutup kendisine yer vermediğim oldu ise de haklarını helal etsinler. Ayrıca değerlendirmemde bir hakem misali gördüğümü çalmaya çalıştım. İsabet etmiş de olabilirim, yanılmış da. Bu yönüyle de hoşgörülerine sığınıyorum. 

Öğrencileri değerlendirmeye geçmeden, okulun özellikle etkinliklerine yer vermek isterim. İdareci ve öğretmenlerin yemeli ve içmeli etkinlik düzenleyerek öğrenciden bir kuruş para almadan, kendi aralarında organize olmak ve masrafları çekmek suretiyle okulun tüm öğrencilerine defalarca çi köfte ikramı yapmaları, her bir öğrenciye öğretmenlerin yufka arasına köfte koyup vermeleri, dondurma ikram etmeleri her okula mahsus değil. 

Yine okulu tertemiz yaptıkları gibi çevre camileri müştemilatıyla birlikte öğrenci-öğretmen-idareci el ele vererek mabetleri tertemiz yapmaları, Şehitliğe giderek oranın temizliğini üstlenmeleri, sosyal sorumluluk yönünden aklımda kalanlar. 

Okulun ekim ve dikime müsait büyük bahçesini öğrenci-öğretmen-idareci işbirliğiyle yeşillendirmeleri görülmeye değer. 

Her bir öğretmenin derdi ve sıkıntısı olan her bir öğrenciyle birebir ilgilenmeleri, sorunlarını çözmeleri, her birinin taşın altına ellerini koymaları takdire şayan. 

Hülasa bu okulun öğrencileri, bu öğretmen ve idareciler yönüyle çok şanslı. Böyle bir okulda okumak isterdim doğrusu. (Devam edecek) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde