Ana içeriğe atla

Huzur ve Sükûnetin Adresi, Fethi Sekin MTAL (11)

Öğrencileri değerlendirirken bu sene derslerine girdiğim 11 Bilişim sınıfından bahsetmeden olmaz. Bu okulda bu sınıfı çok özel gördüm. Saygı, sevgi, dinleme, nezaketin her türlüsünü bu sınıfta gördüm. Okulun her türlü etkinliğini bu sınıf çekti. Yetenekleri mükemmel. Edebiyat öğretmenleri ilmek ilmek işlemiş bunları. Ders işlemek bile farklıydı bu sınıfta. Akademik başarı da çıkar bu sınıftan. Yeter ki bu öğrenciler kendilerine güvenmiş, azmetmiş ve takviye almış olsun.

Aile bütçesine katkı olsun diye şimdiden okul dışında çalışan öğrenciler var. Bu öğrenciler büyüdüklerinde ekmeğini taştan çıkarırlar. 

Bence bol bol İHL açılacağına bu okul türleri açılmalı her yere. 

Okulun handikapları, okulun pek tanınır olmaması, şehir merkezine uzaklığı, öğrenci mevcudunun azlığı, açılan bölümlere uygun, okul çevresinde esnaf, sektör ve sanayinin olmaması, çoğu öğrencinin iki vasıtayla okula ulaşması. 

Otobüsünü kaçıran, yolda bekleyen öğrencileri yol üzerinden geçen öğretmenlerin aracına alması ayrı bir güzellik. 

Okul idaresinin otobüs saatlerine göre giriş ve çıkışları planlaması da yine ayrı bir güzellik. 

Okulun akıllı tahta eksikliği de giderildi. Tahtalar takıldı. Tahtalara İnternet de verilirse daha iyi olacak.

Okul mezunlarında aidiyet duygusu var. Bir yıl okuyan DTP öğrencileri bile mezuniyet yaptılar, pilav döktüler. Kep töreni düzenlediler. 

Hasılı toplamda 1,5 yıl çalıştığım bu okuldan buruk bir şekilde ayrılıyorum. Bugüne kadar çalıştığım en kısa süreli okul oldu benim için. Bu kısa süreli çalışmaya bu uzun yazıyı ayırdım. Şunu söylemek isterim ki teşehhüt miktarı çalıştığım bu okul bende ayrı bir tat ve lezzet bıraktı. Tecrübeme tecrübe kattı. Bu okulun bir ferdi olmaktan gurur duydum. Tadı damağımda kaldı vesselam.

Kısaca huzurun ve sükûnetin adresi Şehir Fethi Sekin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde çalışma bahtiyarlığına ulaştım. Oranın bir ferdi oldum.

İyi ki bu okulu tercih etmişim.

İyi ki bir de meslek lisesinde çalışayım demişim.

İyi ki bu okulda çalışmışım.

İyi bu okulun idareci, öğretmen ve personelini tanımışım.

İyi ki Türkiye’nin yüz akı ve geleceği olan bu okulun öğrencilerini tanımışım.

Hepsi sağ olsun, var olsun.

Hoşça kal Fethi Sekin MTAL...

Hata etmiş isem af ola...

Not: İçimi döktüm. Çalakalem, cep telefonu marifetiyle bu kadar oldu.

Blogta yazdığım bu yazıyı Word’a aktarınca karşıma 12 sayfalık bir yazı çıktı. Yazmaya başlarken hiç böyle ummamıştım. Böyle de bir niyetim yoktu. Özetleyerek bu kadar oldu.

Düşündüm de iyi ki bu okulda bir buçuk yıl çalışmışım. Bir de uzun yıllar çalışmış olsaydım, kim bilir kaç sayfalık bir kitap çıkardı karşıma. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını olurdu.

Yanılıp okumaya kalkana şimdiden sabırlar diliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde