Ana içeriğe atla

Huzur ve Sükûnetin Adresi, Fethi Sekin MTAL (1)

Barbaros ULU müstear ismiyle yazdığım yazılardan biri, birine dokunmuş. Bu yazıdan bir şey çıkmayacağını anlayınca müflis tüccar eski defterlere sarılır misali, eski yazılarıma bel bağlamış. O kadar yazımdan altı tanesini seçip hakkımda şikayetçi olmuş. 

İnceleme ve soruşturma sonucunda muhakkikler altı yazının beşinde suç unsuru tespit edince üzerimdeki idarecilik görevi sona erdi ve il emrine atandım.

İkisi aynı binada, biri İHO, diğeri ortaokul, öbürü de bir meslek lisesi idi. Seç beğen, elimizde bunlar var dendi. 

Her iki mevki de şehir merkezine uzaktı. Hangisini seçeyim diye pek düşünmedim. Zaten düşünmek için elde fazla seçenek yoktu. Hiç meslek lisesinde çalışmadım. Bir de o ortamı göreyim deyip meslek lisesi olsun diye dilekçe verdim.

Tercih ettiğim meslek lisesini duyan, keşke ortaokulları tercih etseydin, ne işin var meslek lisesinde dedi. Okulun ismini duyan da neredeymiş bu okul, böyle bir okul var mıymış dedi. Okulu tanıyan da olumsuz bir şey söylemese de yüz hattından memnuniyetsizliğini belli etti. 

Edindiğim intiba, tanıyanlar ve tanımayanlar gözünde okulun iyi bir imajının olmamasıydı. 

27 Aralık 2022 olsa gerek. Hangi otobüs gider diye baktım. 124 ve 125 numaralı otobüsler geçermiş okuldan. Mehil müddetini beklemeden otobüse binip okula gittim. 40-45 dakika sürdü dur kalk şehir içi toplu taşıma aracıyla okula gelişim.

Alakova gibi Konya'nın uzağında, kırın yüzünde üç binadan ibaret bir okul kompleksi ile karşılaştım. Sağlı-sollu zemin artı üç katlı iki ayrı bina, ortadaki bina ise zemin artı dört kattan ibaret idi. 

Okulun adı ise Konya Şehit Fethi Sekin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi. 

Ana binaya yöneldim. Kapının önüne gelince kafamı kaldırıp yukarıdaki tabelayı bir kez daha okudum. Adeta Şehidimiz, ismim Fethi ile aç (açma, yol gösterme) bu kapıyı, soyadım Sekin (sükunet içerisinde sakin ve suskun olma) ile sekinet bul bu okuldan der gibiydi. Çünkü sekinetin olduğu yerde huzur ve mutluluk olurdu. 

Girişin solunda, Okulun adını alan Şehidimizin fotoğrafı ve kısa bir özgeçmişi vardı. Burası tam sana göre. Nicelerinin başka başka yerlerde huzuru bozularak buraya geldi. İstemeye istemeye geldi ama huzur bularak gitti bu ırak, uçsuz, bucaksız okuldan der gibiydi. 

Üst kattaki müdür odasına çıkarken bir sıcaklık hissettim içimde. Okul uzak olmaya uzaktı ama yeter ki insanın huzuru olsun. Uzaklar yakın olurdu. 

Üst kattaki müdür odasına çıktım. Daha önce birlikte okul müdürlüğü yaptığımız okul müdürünün odasına girdim. Sağdan, soldan, havadan, sudan konuştuk. Çaylarımızı yudumlarken göreve başladım. Geri kalan yıllık iznimi kullanacağım, ikinci döneme başlarım deyip çıktım odadan. 

Karşısındaki öğretmenler odasının kapısından, içerideki öğretmenlere selam verip kendimi tanıttım. Hayırlı olsun sesleriyle okuldan ayrıldım. (Devam edecek)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde