Ana içeriğe atla

Gece Kuşları

Gece kuşu dendiği zaman halk ağzında yarasalar akla gelir. Çünkü yarasalar gündüz ya uyur ya da dinlenir. Geceleri uyumazlar.

"Her gece dışarılarda eğlenen, eve geç dönen, gece eğlenmeyi ve gezmeyi seven kimselere" de mecazen gece kuşu tabiri kullanılır. 

Geceleri uyumayan sadece yarasalar ve gece eğlenen kişiler mi?

Keşke sadece bunlarla sınırlı kalsaydı. 

Günümüzde gece kuşu denmesi gereken bir sektör daha ortaya çıktı. 

Kimi sabaha kadar dijital oyun oynuyor. Genelde gençler bunlar. 

Kimi kripto para takibi yapıyor. Ağırlıklı olarak orta yaşlı kişiler. Acaba elimdeki parayı nasıl değerlendirir nasıl köşeyi dönerim diyenler. 

Kimi arkadaşlarıyla çetleşiyor. Bunların çoğu lise öğrencisi. 

Kimi dijital kumar oynuyor. Gencinden orta yaşlısına varıncaya kadar bir kesim bu kumarı oynuyor. Yeter ki az veya çok maaşlı bir işe başlamış olsun. Kazandıkça oynuyor, kaybettikçe oynuyor. Para lazım oldukça sağdan soldan borç alma, kredi çekme, evden para çalma gibi vahim durumlar ortaya çıkıyor. Aile farkına vardığı zaman iş işten geçmiş, bundan sonraki ömrünü, çocuğunun taktığı borcu ödemeye adıyor. 

Bunlar, gündüz veya akşam yemeğinden sonra az bir kestirdikten sonra cep telefonu ya da bilgisayar karşısında sabahlayan kesim. Bunlara İnternet bağımlısı da dense yeridir. 

Gece sabaha kadar bir gram uyku uyumadan çetleşerek sabahı yapan üç öğrenci tanıdım. Ayakta gezen uyurgezer gibiler. Bu ne hal, niye böylesiniz dedim. Uyuyamıyoruz dediler. Hiç mi dedim. Evet dediler. Kitap uykuyu getiren en önemli ilaçtır dedim. Çok denedik dediler. Kafanızdaki problemi yatmadan önce halledin, sonra yatın dedim. Denedik dediler. Sayı sayma, hayal kurma, iyi şeyler düşünme vs. dedim. Biz her yolu denedik. Olmadı. Gündüz ya da akşam yemekten sonra biraz kestiriyor musunuz dedim. Gündüz derste kafamızı sıraya koyarak az bir uyuyoruz. Hepsi bu dediler. Okul rehber öğretmeninden destek alın dedim. Alıyoruz dediler. Bir psikoloğa gidin dedim. Gidiyoruz ama faydasını görmedik dediler.

Kendilerine, okul bitince gece bekçiliğine müracaat edin. Çünkü bu durumda siz en iyi gece bekçiliği yapabilirsiniz. Böylece çetleşmeyip sabaha kadar mıntıkanızda turlarsınız, bir işiniz olur ve bu iş size çok güzel yakışır. Devlet sizden iyisini mi bulacak dedim. Öyle deyip güldüler.

Gülseler de sersem, bitkin ve yaşayan bir ölü gibiler. Çünkü bu öğrencileri hiç dinç görmedim. Gece uykusu görmeyince başka bir görüntü de beklenmez zaten. Bu öğrenciler maalesef daha lise çağında yeşil reçete ilaç kullanıyorlar. Bu yaşta ne dertleri varsa artık.

Gece kuşu dediğim, gece uyumayan kim varsa, söyleyeceğim, gece uykusu gibisi yoktur. Çünkü insanın en büyük nimetidir. Kişiyi gündüz dinç yapan da verimli hale getiren de bu uykudur. Ne yapıp ne edip az veya çok gece uyumanın yoluna bakalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde