Ana içeriğe atla

Elektrik Zammına Bir de Bu Gözle Bakalım

Bazılarını anlamak zor. Adeta eleştirmek için fırsat kolluyorlar.

Neymiş de 1 Temmuzdan geçerli olmak üzere evlerde kullanılan elektriğe yüzde 38 zam yapılmış. Bu olur muymuş?

Tabi, bardağın boş tarafından bakınca eleştiri de arkasından geliyor.

Halbuki ne zaman bardağın dolu tarafından bakmayı öğrenirsek bu ülkeyi kimse tutamaz. Belki bazı eksikliklerimiz, olur olmaz eleştirilerden olsa gerek.

Şimdi boş verelim bardağa boş tarafından bakanlara. Biz bardağa dolu tarafından bakalım:

Bir defa 2022 Eylülden bu yana elektriğe gelen ilk zam bu. Bu demektir ki iki seneye yakın zamsız elektrik kullandık. Üstelik yüksek enflasyona rağmen.

Ayrıca bu gelen % 38’lik zam, yüzde 76 olan yıllık enflasyonun yarısı. Halbuki enflasyon oranında artırılmış olsaydı elektriğe en az % 76 zam konması gerekirdi. Bu bile zam koyucunun insafını ortaya koyuyor. Gel de bunu gözü dönmüş, ön yargılı kişilere anlat. Bu tip ön yargılı sayısı az olsa gam yemeyeceğim. Maalesef bu ülkede ganimet gibi. Bu ülke bu kadar ön yargılı ve nankör kişilere rağmen iyi ayakta duruyor.

Bu tiplerde kıyas da yok, insaf da. Kafaları az bir kıyasa çalışsa bu ülkede elektrik daima sudan pahalı gelirdi. İki senedir su fiyatları elektriği solladı geçti. Bu tiplerin kaçı Allah razı olsun, sayelerinde elektriği iki senedir ucuz ucuz kullanıyoruz dedi? Derler mi? Demezler. Halbuki sudan ucuz elektrik kullandık bu zaman zarfında. İnsaf, bu kıyası görmeyi gerektirirdi. Tek kelimeyle insafları kurusun bu tür nankörlerin.

Bu tipler aynı zamanda unutkan.

Ne ara unuttular Bulgaristan’dan elektrik aldığımızı.

Ne çabuk unuttular günlük ve planlı elektrik kesintilerini. Eskiden elektrik kesintileri olurdu. Yeterli gelmezdi çünkü. Doğru dürüst ve planlı elektrik kesintisi var mı şimdi?

Hem hiç elektrik kesilmeyecek hem sürekli aydınlanacağız hem de elektriğe zam gelmeyecek. Aydınlanmanın hiç bedeli olmasın mı? Unutmayın ki aydınlanmanın bedeli ağır olur. Yok öyle yağma. Hem aydınlanacağız hem de az para ödeyeceğiz. Gidin işinize. Elektrik dediğin öyle suya sabuna dokunmayan cinsten değil. Aydınlattığın gibi bazen çarpacak bazen de cebine dokunacak. 

Az daha eskiye gitsek, ya hu bu ülkenin çoğu köylerinde elektrik yoktu elektrik. Gaz lambası ile aydınlanırdık.

Lambaya gazyağı almak için sıraya girerdik. Şimdi kaçınız lamba kullanıyor?

Sonra Gazze kan ağlarken, adamların bırakın elektriği, evi barkı yokken bu küçük zammı mesele edinmenin vicdanla hiç alakası var mı?

Var gör bu tipler Kola boykotuna bile katılmayanlardır. Çünkü bu tür boykotu küçümser bunlar.

Sonuç olarak bu tipler elektrik zammını yüksek görüp eleştiriyor mu? Yakmayın, kullanmayın, aboneliklerinizi iptal ettirin kardeş. Karanlıkta oturun. Bu durumda bir kuruş elektrik parası ödemezsiniz. Size yok yakacaksınız diyen mi var? Bu zorunlu ve makul güncellemeyi kabullenemeyenler bu ülkeyi terk edip daha ucuz elektrik veren ülke varsa hazır yurtdışı çıkış harçları da yükselmeden çekip gitsinler.

Hasılı kaç aydır politika faizi yerinde sayarken, döviz-TL paritesi TL lehine iken, bu aydan sonra enflasyon düşecek iken, uygulanan ekonomik model sayesinde Türkiye önünü görmeye başlamışken, iyi günler bizi beklerken bu tür eleştirileri haksız ve yersiz bulduğumu açıklamayı bir vatandaşlık borcu biliyorum.

Bu yazdıklarıma ciddi misin diyeceklere şimdiden hiç olmadığı kadar diyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde