Bir zamanlar
eleştirdiklerimi fazlasıyla bir bir yapmazdım. Sözümde dururdum.
Ülkeyi bankamatik
memurlarıyla doldurmazdım. Hepsini faydalı olabileceği bir yerde istihdam
ederek onlardan faydalanırdım.
Diplomaside
diplomatik bir dil kullanır, dilime kemik koyar, devletler arası ilişkilerde
gerilimi yükseltmez, kazan kazan politikası uygulardım.
Rakiplerimi hor
görmez, onları eleştirirken güzel ve nazik bir üslup kullanırdım.
Bu can, bu ten türü
en son söylemem gereken sözleri ilk başta söylemezdim.
Yol yürürken dini
söylemlerden özellikle kaçınırdım. Nassı emellerime alet etmezdim.
Kazanmak için her
yolu, her kişiyle yol yürümeyi mubah görmezdim.
İyiyken söz
söylemediklerim, yolunu ayırdığında geçmiş hukuku gözetirdim. Karşıma rakip
çıksa dahi onları eleştirirken saygıyı elden bırakmazdım. Öküz öldükten sonra
ortaklık bozulur sözünü boşa çıkarırdım.
Kaybettikten sonra
nerede hata yaptık arayışına girmekten ziyade hata ve yanlışı ilk kendimde arardım.
Önce kendi hatalarımı söyler, sonra teşkilatı bir incelemeye tabi tutardım. Bu
incelemeyi de teşkilatlardan değil, teşkilatın işleyişini iyi bilen, onları
7/24 izleyen sessiz çoğunluğa sorardım. Hata ve yanlışta kastı olanların,
yolsuzluk ve haksızlığa bulaşmışların gözünün yaşına bakmazdım.
Metal yorgunu
gerekçesiyle bazı belediye başkanlarını kamuoyu nezdinde istifaya çağırmazdım.
Kendimde de bu yorgunluk olabilir mi diye kendime bakardım. Paraşütle bu illere
başkan adayı belirlemezdim. Başkanlığı alamayan adayı mahalli idarelerden
sorumlu bakanlığa getirmezdim. 2019 seçimlerini ağzına yüzüne bulaştırarak
gülünç duruma düşen birine ne vekillik verirdim ne de seçim işlerinden sorumlu
genel başkan yardımcısı yapardım.
Yok haritamda
"Siz kendinize bakın. Kendimizi düzeltin. Şayet siz doğru yolda iseniz
başkasının sapıklığı size zarar veremez" ayetini düstur edinirdim. Öyle
ya. Ben doğru yolda isem Allah verdiği nimeti çekmezdi.
İzahı mümkün olmayan
emlak zengini adayları belediye başkanlığına aday göstermezdim.
Ülke yönetiminde ve ekonomide
maceraya yönelmezdim. İşi bilenlerle çalışmayı yeğlerdim. Bağımsız kurumların işleyişine
karışmazdım.
20 yılın sonunda bu ülkeyi
enflasyona ve hayat pahalılığına duçar etmezdim. Bu konuda ülkeyi dünyanın dördüncü
ülkesi yapmazdım.
Yaptıkları ve yapmadıklarımla,
söz ve eylemlerimle ekonominin temeline incir dikmezdim.
Paramızın itibarını korur,
yabancı para karşısında pul olmasına izin vermezdim.
Başta kendim olmak üzere
kamu kurum ve kuruluşlarında israfa izin vermezdim. Tasarruftan itibar olmaz demezdim.
Ne oldum değil, ne olacağım
derdim.
Sabah akşam oradan oraya
koşmaz, olur olmaz her yerde konuşmaz, dinlenmeye zaman ayırırdım...
Gördüğünüz gibi ülke benim gibi bekara bırakılamayacak kadar önemlidir. İyi ki ülke benim elimde değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder