Ana içeriğe atla

Kızlık Soyadı

Kızların, evlenmeden önceki ailesinin soyadını kullanmaya başlaması son yıllarda iyice yaygınlaştı. Kızlar böylece nikahla birlikte evinden çıkıp yuva kurmak için gittiği eve soyadını da resmen götürür oldu. Aynı zamanda tüm resmi işlerde bekarken kullandığı soyadını, eşinin soyadıyla birlikte kullanmakta. Çünkü soyadı adından bir parça olmuş oldu. 

Bazıları da evlendikten sonra aile soyadını bırakarak eşinin soyadını almaya devam ediyor.

Bazılarının, ailesinin soyadını kullanma özlemi vardır, kullanabilir. Bunun önünde bir engel yok. Yalnız ailenin soyadını kullanmanın bazı sakınca ve külfetinin olduğunu düşünüyorum.

Hem kendi ailesinin hem de eşinin soyadıyla beraber kadının ismi daha da uzun oluyor. Adıyla soyadıyla iki olan ismi eşinin soyadıyla üçe çıkmış oluyor. Çoğu kızlarda olduğu gibi kızın iki ismi varsa iki soyadı ile birlikte dört isme çıkıyor. Bu da ismi uzatıyor. Halbuki isim ve soy ismin kısa olmasında fayda var. 

Uzun ve çift isimler her zaman her yerde çoğu zaman kullanılmıyor. Biri kullanılıp diğeri sadece hüviyette yer kaplıyor. Yarışmalara çift isimle çıkan yarışmacılara hangi ismini tercih ediyorsun sorusu soruluyor. Yarışmacı da iki isminden birini tercih ettiğini söylüyor. 

Hitaplarda isimlerden biri pek kullanılmıyor. 

Aile büyüklerini memnun etmek adına konan çift isimlerin bazısı, birbirine uyumlu iken bazısında hiç uyum yoktur. Aynı şekilde iki soyadı taşıyan bazı kadınların bu soyadlarında uyum dikkat çekerken bazıları, ben yan yana gelmem dercesine sırıtıyor. 

Diyelim ki gülünü seven dikenine katlanır. İki isim ve iki soyadı taşıyacak kızımız. Yalnız burada bir risk var. Çünkü bizde annenin kızlık soyadı banka ve GS operatörlerinde bir güvenlik sorusu olarak karşımıza çıkıyor. Adıyla ve kendi soyadıyla tanınan bir kadının çocukları için bu soyadı ifşa olmuş oluyor. Bir banka bu kadının çocuğuna telefon açıp "Güvenliğiniz için annenizin kızlık soyadının birinci ve dördüncü harflerini söyler misiniz" dediğinde, herkesçe malum soyadın bu harflerini söylemeye gerek yok. Bu durumda dolandırıcılara gün doğabilir. Belki de bu riskten dolayı banka ve GSM operatörleri annelik kızlık soyadını güvenlik sorusu olarak sormayı bırakıp başka güvenlik sorusu bulmak zorunda kalacaklar. 

İşin içine biraz da yarı şaka yarı ciddi mizah ve hayatın gerçeği katalım. Sahi bir insan ismi uzayacağı ve kızlık soyadını afişe etmek suretiyle çocuklarına sorulacak güvenlik sorusunu niçin tehlikeye atar? Aile soyadını alanların niyetini bilmemekle beraber tasası bana düştü. Üzerine biraz kafa yorayım. Zaten işim de yoktu. Hem böylece vakit geçmiş olur.

Kadın erkeğe şöyle mesajlar vermek istiyor olabilir mi?

Beni alabilirsin ama soyadımla beraber gelirim.

İleride -Allah göstermesin- ayrılırsak, bil ki soyadım hazır. Senin soyadına kalmadım. Yoluma yalnız devam ederken sondaki senin soyadını silip yoluma devam ederim.

Belki aile olup hayatımızı birleştirebiliriz ama soyadlarımız her daim yan yana ve ayrı duracak.

Benim soyadım seni yener.

Baba ocağını terk edip sana geliyorum ama evde baskın unsur ben olacağım. Hep benim dediğim olacak. Bu soyadım da bunun göstergesidir. Senin kulağına küpe olsun.

Sanma ki soyadsız kaldım. Aha gözün görsün.

Daha neler neler...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde