Ana içeriğe atla

Sandık Kurullarına Ramazanda Reva Görülen Muamele (1)

Her seçimin en büyük sıkıntısını çekenler sandık kurullarında görev yapan partili ve partisiz üyeler. En büyük sıkıntı da sandık başkanı görevidir. Çünkü oy vermenin sağlıklı yürütülmesinden, oy sayım işlerinden, tutanakların hazırlanmasından ve seçim torbasını sağ salim ve düzgün bir şekilde ilçe seçim kuruluna teslimden sandık başkanı sorumludur. 

Seçim günü sandık başkanının görevi saat 06.30'da seçim torbasını teslim alarak başlar. Sandık kurulu oy vermenin başlamasından bir saat önce kurulur. Oy verme saatine kadar zarfların ve oy pusulalarının sayım ve mühürleme işi halledilir. 

Sandık başkanı için 06.30'da, diğer üyeler için 07.00'de başlayan mesai, oy verme ve oyların sayım, döküm ve teslim işine kadar kesintisiz devam eder. 

Üyeler bir taraftan çayını yudumlarken ve öğle yemeğini atıştırırken oy verme işlemi ara vermeden devam eder. 

Bazı partiler öğle yemeği için kendi partili üyelerine nevale getirirken görevi olmamasına rağmen AK Parti sandık kurullarında görev yapan, kendi partisinden olsun veya olmasın, herkese öğle yemeklerinde kumanya dağıttı. Güzel ambalajlar içerisinde bir kişiyi doyuracak kadar azıktı verdiği.

AK Partinin öğle yemeklerinde kumanya dağıtması bir gelenek haline gelmişti. Bundan dolayı sandık kurullarında görev yapan partili, partisiz kimse aç kalmadı.

31 Mart seçimleri malumunuz üzere ramazan ayında yapıldı. Kurullarda görev yapanlar oruç tutsun veya tutmasın, çaysız ve yemeksiz seçim iş ve işleyişini devam ettirdi. 

İftara yakın sandık kurul üyeleri iftarlık ve akşam azığı bekledi. Heyhat ki ne gelen vardı ne de giden. Tek tük gelen varsa da iftar vakti oy sayım anına denk geldiği için oy sayım işini takip için geldi. 

Sanırım bir parti kendi partili üyesine azık getirdi. Kısaca başta AK Parti olmak üzere tüm partiler oruç tutan üyeleri aç ve aç kendi haline bıraktı. Diğer partiler neyse de AK Parti bu geleneğini 31 Mart seçimlerinde niçin bozdu pek anlaşılamadı. Elbette partilerin ve AK Parti'nin sandık kurullarının doyurma gibi bir görevi yoktu. Ama bir gelenek haline getirdiği için herkes AK Parti'den bu seçimde de bu geleneğini devam ettirmesini bekledi. Adeta tüm partiler aç ayı oynamaz atasözünü bir tarafa bırakarak haydin aç aç oynayın, görevinizi yapın dedi. Sandık üyelerini bir başına bıraktı.

Diğer sandıkları bilmiyorum ama bizim sandıkta görevli yedi kişiden üç tanesi oruç tutuyordu.

Seçim günü akşamı sandık kurulu üyelerine yapılan bu muamele oruç oruç hiç gitmedi. Halbuki sabahtan oy verme işlemi sürerken sandık kurullarını gezen AK Partili heyete, üyelerinden biri, akşama yemek gelecek mi demişti de görevli, elbette demişti. Öğleden sonra bina sorumlusu ile bir konuyu görüştüğümde, abi akşama yemek gelmeyecek dedi. Sanırım başlangıçta üyelere kumanya dağıtma planı vardı. Sonradan vazgeçildi. AK Parti'nin her seçimde ister parti ister devlet bütçesinden tüm üyelere azık verme geleneğini niçin bozduğu anlaşılamadı. Sebebini bilmiyorum ancak tahminde bulunabilirim. Tahminimi de bir anekdotumla anlatayım. 

Sandık kurulu başkanı olduğum tebliğ edilince, kendilerine görev çıkmayan şanslı öğretmenlerden biri, hocam akşama yemek verecekler mi demişti. Ben de her şey İstanbul sonuçlarına bağlı. Şayet İstanbul elden giderse yemek gelmez demiştim. Hep beraber gülüşmüştük. 

İnsanın güldüğü başına gelirmiş. Sanırım çıkacak tabloyu AK Parti biliyor olmalıydı ki kumanya işini üstlenmemiş. Aklıma da başka bir şey gelmiyor. Demek ki AK Parti’nin kumanya geleneği hep kazanmasına bağlı imiş. Birçok belediyeyi kaybedip tarihinde ilk defa ikinci parti olunca size yemek memek yok demiş olmalı ya da kendi derdiyle dertlenmekten başkasının karnını doyurmaya gerek görmedi.

Şu hakkı da teslim edelim. AK Parti kumanya geleneğini bu ramazanda bozsa da AK Parti okul sorumlusu kendi inisiyatifini kullanarak ve cebinden harcayarak her sandığa yeterince veremese de yine kumanya yaptırmış. Her sandık başına ikişer tane verdi. Küçük küçük yufkaları paylaşarak iftarımızı açtık. Okul sorumlusu AK Partilinin kesesine bereket.

Diğer yazımda da seçim torbasının teslim aşamasını konu edineceğim. 

Yorumlar

  1. Ramazan benim sandıkta 5 kişiydik beşimizde oruçtuk. Her zaman olduğu gibi Ak parti herkese ayrı ayrı 5 tane kumanya getirdi. Ezanla beraber orucu açtık yedik, daha sonra sayıma devam ettik.

    YanıtlaSil
  2. Maşallah. Sizde organizasyon iyiymiş. Bizdeki belki lokal bir durum olabilir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde