Ana içeriğe atla

Orucun Gidişine Sevinenler ve Üzülenler

Bir aylık orucun ardından ramazana elvedaya hazırlanıyoruz.

Ramazan bittiği için üzülenler ve sevinenler birlikte yaşayıp gidiyoruz.

Sevinenler oh be dünya varmış. İstediğim zaman yiyip içeceğim. Özgürlük gibisi yokmuş der mi der. Demese de içinden geçirir. Çünkü ibadet demek zordur. Oruç ise daha bir zordur. 

Üzülenler ise daha dün gibiydi ramazanın geldiği. Hiç de zorlanmadık. Ne de hızlı geçti ramazan. Keşke biraz daha olsaydı da tutsaydık der mi der. Ama içinden ne geçirir bilinmez.

Sevinenlere gelelim. Ben de o sevinenlerden biriyim. Bilelim ki bu sevinç fazla uzun sürmeyecek. Nasıl ki bir ay biter mi dediğimiz oruç bitti ise oruç tuttuğumuz her gün önümüzdeki yılın orucuna bir adım daha yaklaştırıyor bizi. Öyle ya sayılı günler çabuk biter.

Hele kameri takvime göre orucun 354 gün sonra yani bildiğimiz 365 günden 11 gün erken gelmesi yok mu? Bu hesap, oruç kendisine zor gelenlerin sevincini kursağında bırakır.

Üzülenlere gelince, be hey kardeşim. Niye üzülüyorsun ki. Elinden alan mı var orucu?

Ramazan bayramının birinci, kurban bayramının üç günü haricinde bir yılı oruçlu geçirebilirsin. Yeter ki tutmak iste sen.

İş ciddiye binince o kadar da değil dersen, ramazanın sonrası şevval ayıdır. Bayramın ilk günü haricinde altı gün şevval orucu tutabilirsin.

İlaveten her haftanın pazartesi ve perşembesini oruçla geçirebilirsin.

Muharrem ayının 9, 10 ve 11.günü muharrem orucu da var. Bunu da tut.

Az dersen Alevi-Bektaşiler muharremin ilk on iki gününü oruç tutarak geçirir. Yeri geldiği zaman Hz Ali'yi biz de çok severiz dersin. İşte sevgini göstermenin bir yolu da bu.

Keşke daha olsa mı dedin? Kul daralmayınca Hızır yetişmez. İşte sana üç günlük bir oruç daha. Üstelik adı da Hızır orucu. Aleviler her şubatın 13, 14 ve 15.günlerinde bu orucu tutarlar.

Miraç, mevlit, berat, regaip gecelerinin gündüzünde de oruç tutabilirsin.

Yetmez mi dedin? Savm-ı Davut adı verilen Davut peygambere atfedilen oruca ne dersin? Malumunuz Davut as bir gün yer, bir gün oruçla geçirirmiş. Sen niye tutmayasın.

Üç aylar gelince recep ve şabanı da oruç tutarak geçirebilirsin. Zaten sonrası Ramazan. Etti mi üç ay.

Hala yetmez, oruç ve ben dersen, bol adakta bulun. Şu isteğim yerine gelirse üç gün oruç tutacağım de. Adağın yerine geldikçe oruç tut.

Gördüğün gibi Allah'ın her gününü oruçla geçirebilirsin. Elinden alan mı var? Sen yeter ki iste. 

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Ramazan ayının gelişine bir çocuk gibi sevinen, gidişine de yine aynı şekilde üzülenlerdenim.
    Selam ve saygılarımla birlikte hayırlı bayramlar dilerim.

    YanıtlaSil
  2. As, bilmukabele. Maşallah ne güzel size. Allah kabul etsin. Hayırlı bayramlar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde