Ana içeriğe atla

Milliyet Farkı

Yabancı bir site üzerinden Antalya'daki bir otele rezervasyon yaptıran bir kişinin Türk olduğu anlaşılınca, kendisinden "milliyet farkı" adı altında 120 euro ilave para alınması sosyal medya üzerinden paylaşıldı.
Bu paylaşımın
ardından Kültür Bakanlığı haber üzerine bir kontrolör görevlendirdiğini, olayın aslı çıkarsa ilgili otele müeyyide uygulanacağını duyurdu. 
Bakanlık harekete geçtiğine göre olayın aslı var sanırım. Ümit ediyorum ki bu haber asparagas çıkar. Aksi çok vahim bir durumla karşı karşıya olduğumuz anlamına gelir. 
Yazıma böyle devam ederken ilgili otel grubunun bu konuya dair bir açıklaması var mı, ona göre yazayım. Şayet aslı yoksa boşu boşuna kalem oynatmayayım. Belki yalanlamıştır diye sanal aleme baktım. Bir açıklamaya yer verilmiş. Rezervasyon yaptıranın yanıltıcı bilgi verdiği, Romanya vatandaşı olduğunun anlaşıldığı, bölgesel ve dönemsel kampanyalardan kaynaklı farkın oluşabildiği, fiyat farkının milliyet farkı şeklinde yazıldığı, bu ifadenin dikkatsizlikten kaynaklandığını, bundan dolayı özür beyan eden bir açıklamaya yer verilmiş. 
Belli ki bu kampanya İngilizler özgü bir kampanya olarak düzenlenmiş. İngiltere'den gelen turistler daha uygun fiyata otelde kalabilecekler. Pekala bu fiyat farkına "yanlış beyan veya kampanya dışı rezervasyon farkı" yazılabilirdi. 
Otelin sisteminde "milliyet farkı" diye bir bölümün olması garip. Çünkü bu ifade tamamen ırkçılık kokan bir ifade. Demek ki böyle bir ayrım otelin felsefesinde var. 
Ayrıca aynı kampanya döneminde kim nereden gelirse gelsin, niye fiyat farkına tabi tutuluyor. Bunu da çok anlamış değilim. Tarih farkı vardır, kampanya tarihi bitmiştir. Yeni bir kampanya rakamları vardır. Bunu da anlarım. Öyle zannediyorum, bu site üzerinden rezervasyon yaptıran, bu rezervasyonu yaptırırken fiyatları görerek yaptırmıştır. Ayrıca fiyat farkı talebi olacak şey değil. 
Bir diğer husus, benim bildiğim, dışarıdan gelenler daha pahalıya kalırken ülke içinden gidenler daha ucuza kalırdı. Bugüne kadar hep böyle işittim. Bu uygulamada tamamen tersi bir durum söz konusu. 
Bir diğer husus, milliyet kavramı eski insanların kullandığı bir tabir. Yeni nesil ve günümüz Türkçesinde bu Arapça kelime pek kullanılmıyor. Bunun yerine uyruğu tabiri daha revaçta. 
Nereden bakılırsa, gerekçe ne olursa olsun, firmanın yaptığı büyük ayıptır, büyük gaftır, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yaptığı açıklama ve özür için de özrü kabahatinden büyük dense yeridir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde