Ana içeriğe atla

Sonuçları Değil, Sebepleri Konuşmak Lazım

Bu ülkede kadına şiddet olur, kadın cinayeti işlenir. Sonuç tartışılır. Nedense bir türlü şiddet ve cinayete sebep olan saikler üzerinde durulmaz. Halbuki kadına şiddet ve kadın cinayetleri giden yolların ortadan kaldırılması lazım.

Kadına şiddet ve kadın cinayetinde böyleyiz de terör konusunda nasılız? Maalesef aynıyız. Yani sebepleri değil, sonuçları tartışırız.

Ne zaman bir şehit haberi gelse meydanlara iner, miting yapar, terörü lanetler, protesto yürüyüşü yaparız. Şehitlerin kanı yerde kalmayacak deriz. Terör yuvalarına operasyon üzerine operasyon yaparız. 

Tamam, bunlar yapılsın. Terörle mücadele edilsin. 

Halbuki terör sözün bittiği yerdir. Vurarak, kırarak, Bağırıp çağırarak terör bitmez.

Hep aynı bildik yöntemleri kullanarak da terör bitmez. 

İnsanın akıl ve havsalası almıyor. Kırk yılı aşkın bir zaman bir ülkede terör devam eder mi? Bizim ülkemizde devam ediyor maalesef. Üstelik terörü azaltıp yok edemediğimiz gibi terör örgütü daha da büyüdü. Yarın Suriye'de bir devlet kurulur da bize komşu olursa hiç şaşırmam. Çünkü nicedir bunun çalışması yapılıyor.

Terörün nicedir sessizliğe bürünmesi de terör örgütünün tüm güçlerini Suriye'ye kaydırmasından ibarettir. Biz ise terörün sessizliğinden terörü bitirdik, şu kadar terörist kaldı, ayakkabı numaralarına varıncaya kadar teröristleri biliyoruz diye hava attık durduk.

Terör bir sonuçtur. Terörün akıttığı kan geri gelmez. Buna rağmen biz hep sonucu konuşuruz. Halbuki teröre giden yolları konuşmamız lazım. Çünkü terör örgütü mevcut örgüt yapısını koruyarak ve örgüte yeni ve taze eleman kazandırmak suretiyle hayatiyetine devam ediyor. Üstelik daha da büyüyor.

Bu konuda neler yapılabilir? Şu sorulara cevap bularak mesafe kat edebiliriz.

Terörü doğuran sebepler nelerdir? Terör örgütüne hangi toplumsal gruptan insanlar katılıyor? Niçin aynı bölge ve ırktan insanlar terör örgütüne katılıyor? Terör örgütüne katılanlar daha çok genç işsizlerden mi oluşuyor? Örgüte yeni eleman kazandırmak amacıyla terör örgütü gençlere neler vadediyor?

Devletin istihbaratı belli bölgelerde terör propagandası yaparken istihbarat bundan haberdar mı? Haberdar ise be gibi önlemler almaktadır?

Terör örgütüne hangi ülkeler destek veriyor?

Bu sorulara cevap bulabilir, bu cevaplara göre önlemler alabilirsek, terörü minimuma indirebiliriz.

Kısaca terörü doğuran alanlarda hiç boşluk bırakmamak lazım. Çünkü tabiat boşluk kabul etmez. Bizim boş bıraktığımız yer, kişi ve alanları birileri bir şekil doldurur. Ondan sonra da terörle uğraşır durur ve ömrümüzü bitiririz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde