Ana içeriğe atla

Yutan Eleman Kök Maaş

Haydi yaşadın. Size ek zamla birlikte  % 42.6 zam yapıldı. Bu demektir ki aldığın 7.500 maaşa 3.195 lira zam gelince maaşın 10.695 lira oldu.

Keşke öyle olsa. 

Başka nasıl olacak. Hesap ortada. Matematik yalan söylemez.

7.500 üzerinden yaptığın hesap doğru. Fakat hesap öyle yapılmıyor.

Ya nasıl yapılıyor?

Gelen zam kök zamma geliyor.

Gelsin. 

Tamam gelsin de kök maaşlarımız o kadar düşük ki yüzde kaç zam gelirse gelsin bizim kök maaş yerinde sayıyor. 2023'de verilen zamlar da kök maaşa geldi. Dip emekli maaşına bile yaklaşamadı. Şimdi de öyle. Gelen 42.6'lık zam yine kök maaşa geldiği için en düşük emekli maaşı alanların çoğu yine 10.000'in gerisinde kalıyor. Sonra 10 bine yükseltiliyor. Kısaca bizim kök maaşlar 2023'de de 7.500 rakamının altında kaldı. Şimdi de 10 binin altında kaldı.

Bu nasıl hesap böyle?

Durum bu. Nazarımızda kök maaş adeta yutan eleman gibidir. Yüzde kaç oran ile çarparsan çarp her defasında en düşük emekli maaşının altında kalıyor. Sonrasında da insanlık bizde kalsın ya da bak biz sizi düşünüyoruz. Maaşınız bu rakam iken biz şu seviyeden veriyoruz deniyor. Bize bu yapılan şuna benzer: Öğrenci sınav kağıdına itiraz eder. Öğretmen kağıdını gösterir. Bak sen şöyle şöyle cevap vermişsin. Normalde cevap bu değil. Ben yine de doğru kabul edip puan vermişim. Gerçek puanını verseydim, bu verdiğimden daha düşük alacaktın diyerek üste çıkmasına benzer. Yani biz kök maaş zedeyiz. Her defasında aldığımızdan daha fazlası bize verilerek daima borçlu kalıyoruz.

Başka ne yapılabilir?

Oranlar kök maaş üzerinden yapılmamalı. En düşük maaş 7.500 iken gelen zam oranı, bu rakam üzerinden hesaplanmalı. Şimdi 10 bine çıktığına göre temmuz zammı da bu rakam üzerinden hesaplanmalı. Kısaca kök maaşın üzerine bir sünger çekilmeli. Değilse bu kök maaş biz emeklilerin köküne kibrit suyu dökmeye devam edecek.

Diyecek bir şey bilemiyorum. Allah size yardım etsin. Zira bu parayla geçinebilmeniz mümkün değil. Bu para sizi geçindirmeye geçindirmez. Belki öldürmez ama reva görülen muamele sizi öldürür.

Madem kök maaş bu şekil bizi mağdur etmeye devam edecekse bari alışverişlerde bize kolaylık sağlansın.

Ne gibi?

Biz de normal çalışanlar gibi KDV ve ÖTV ödemelerinde herkes gibi vergi ödüyoruz. Dolaylı vergi yönünden herkesle aynı şart ve sorumluluklara tabiyiz. Pekala aldığımız maaşa göre dolaylı vergi düzenlemesi yapılabilir. Bunu ayarlamak zor denebilir ama istenirse hiç zor olmaz.

Haklısın, öyle olmalı.

Ama dur, Çalışma Bakanı açıkladı. BAĞ-KUR ve SSK emeklilerine daha zamlı maaş almadan yeni bir zam daha verildi.

Şaka yapıyorsun.

Hiç bile. Sizin 42.6’lık zam doğurdu. Diğer emekli ve çalışanlara verilen 49.25 zam size de verildi.

Güzel ama sevinemedim.

Niçin?

Zam yine kök zamma geldi ise bu demektir ki yine o seviyelerde emekli maaşı alacağız. Dedim ya bizim kök maaş yutan eleman gibidir. Kaç verirlerse adeta yutuyor.

Üzüldüm. Belki en düşük emekli maaşı olarak açıklanan 10 bin lirayı biraz daha yükseltirler.

Çok sadra şifa olacağını sanmıyorum. Yine de bekleyip görelim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde