Bir başına, çırılçıplak geliriz bu dünyaya. Bir başkasına
özellikle annemize muhtaç olarak büyürüz. Bu muhtaçlık emme, yeme, yedirme,
kucakta taşıma, emekleme, düşe kalka yürüme derken bir 10-15 sene sürüyor.
Uzun veya kısa bir okul hayatının
ardından ebeveynin ve bizim en büyük hayalimiz bir iş güç sahibi olmak.
Kimimizi iş bulur, kimimiz de iş ararız. İş konusunda hepimizin arzusu masa
başı iş. Elimiz sıcak sudan soğuk suya değmeyecek. İş garantili işimiz olacak.
Maaşımız da iyi olacak.
Kimimiz arzusuna göre işini bulur
kimimiz istemediği işte çalışmak zorunda kalır kimimiz uzun süre iş arar kimimiz
de bir işte tutamaz. Daldan dala atlar. Sonuçta işimiz kolay da olsa zor da
olsa sosyal güvencesi olması hasebiyle mevcut durumumuza razı oluruz.
İş bulduktan sonra en büyük
hayalimiz emekliliği hak etmek. Emeklilik ise uzun bir maraton. Biter mi
emekliliği hak etmek için o kadar yıl deriz. Ah bir elde edebilsek... Üstelik
mezarda emeklilik çıkardılar bir de.
Sayılı günler ve yıllar çabuk
biter. Bir gün o acı ve tatlı günler sona erer. Emeklilik gelir çatar.
80-90-2000'li yıllarda emekliliği
gelenler bir gün dahi beklemeden bu emeklilik hayalini gerçekleştirdiler.
Son yıllarda emekliliği gelenler,
dün ah bir emekliliğim gelse bir gün dahi beklemem diyenler, emekli olmamak ve
son zorunlu emeklilik gününe kadar beklemek zorunda kalıyor. Hatta zorunlu
emeklilik yaşı yaklaşanlar emekli olma fobisi yaşamaya başlıyorlar.
Nasıl yaşamasınlar. Çünkü çalışırken aldıkları maaş, emekli
olunca kuşa dönecek. Bu yüzden geçim gailesi yaşamamak için kimse emekliliği düşünemiyor.
Halbuki her çalışmaya başlayan, gücüm kuvvetim yerinde iken çalışıp didineceğim.
Çalışamaz noktaya gelince emekli olup keyif çatacağım hayalini kurmuştu.
Ama hayatın gerçekleri böyle değil. Çalışırken aldığı maaşla,
emekli olduktan sonra aldığı maaş arasında uçurumlar olduğunu öğrenince bir hayali
daha suya düşüyor. Onca yıl niye çalıştığına hayıflanıyor. Çünkü ne umdu ne buldu.
Çocukken başta anne olmak üzere bir başkasına ihtiyaç duyarak yaşamak çocuğun zoruna gitmez. Babasının harçlığını vermesi hoşuna gider. Ama emekli olduktan sonra bir başkasının eline muhtaç olacak şekilde gelir ve gider dengesi yaşamak, öyle zannediyorum zor mu zor emekli için.
Heyhat ki heyhat... Seslerini duyan bile yok.
*26/01/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder