Ana içeriğe atla

Bedelli Askerlik Niçin Teşvik Edilmez?

Bedelli askerlik bir zamanların gündemden düşmeyen konusuydu. Askerlik bedelle yapılır mıydı? Yaşı gelen her Türk mutlaka bedenen askerliğini yapmalıydı. 

Ne kadar tartışılsa da olurdu, olmazdı dense de her ekonomik krizde ekonomiyi biraz rahatlatması için bedelli askerliğe yaş sınırı konmak suretiyle zaman zaman geçit verildi. 

2019 yılından itibaren yaş şartı aranmaksızın herkese  bedelli askerlik yapma imkanı verildi. Kimse bundan dolayı tepki koymuyor artık. 

Geçmişe oranla ne değişti? Ordu profesyonelleşti. Askerlik süresi 6 aya indirildi. Başka da değişen bir şey yok. 

Bedelli askerliği, bazı zamanlarda belli yaşı tutan insanlara imkan sunmaktan ziyade bedelli askerlik aslında hep olmalıydı. Parası ve ihtiyaç fazlası olan herkese her daim bedelli askerlik yapma imkanı verilmeliydi. Parası olan bedeliyle, parası olmayan ise bedeniyle askerlik görevini yapmalıydı. Öyle denge kurulmalıydı ki bedelli askerlikten gelen para bedenen askerlik yapanların masrafını ve halen profesyonel askerlik yapanların maaşını karşılamalıydı. Hatta fazlası savunma sanayiinde kullanılmak üzere savunma sanayi bütçesine aktarılmalıydı.

Burada herkes askerliği bedelli yaparsa askerliği kim yapacak denebilir. Hepimiz biliriz ki asker fazlamız var. ASAL, her askerlik yaşına geleni asker fazlalığından dolayı alamıyor. Askerlik süresi inince bu ihtiyaç fazlası daha da arttı. Profesyonel askerliğe geçince altı aylığına herkesi askere almanın bir gereği yok zaten. Gereksiz askere almak, herkese askerlik yaptıracağım demek devlete yükten başka bir şey değil. 

Burada yıllara göre  bedelli askerlik sayısına dair bir istatistiğe yer vermek istiyorum.

Yıl         Yararlanan Sayısı       Kışla Şartı    

2011            69.073                         Yok         

2014            203.824                       Yok

2018            635.582                       21 gün   

2019-2023   402.045                       28 gün

Görüldüğü gibi bedelli askerliğin kalıcı hale getirildiği 2019-2023 yılları arasındaki beş yılın bedelli sayısı, önceki yıllara göre anormal artış göstermediği gibi azalmış. Türkiye asker ihtiyacı yönünden sıkıntı da çekmemiş.

Yaş şartı olmadığı halde bedelli askerliğin düşmesinde, TL’nin döviz karşısında erimesinin etkili olduğunu, bedelli askerlik fiyatının önceki yıllara göre daha da artış gösterdiğini söyleyebiliriz.

Burada bedelli askerliğin bedeline dair bir istatistiğe de yer vermek istiyorum.

         Yıl                    Ortalama Fiyat (dolar      

2019 (1-6.ay, 7-12.ay)         6.000-5.800            

2021  (1-6.ay, 7-12.ay)        5.300-5.000

2020  (1-6.ay, 7-12.ay)        4.500-5.500           

2022  (1-6.ay, 7-12.ay)        4.100-4.800

2023  (1-6.ay, 7-12.ay)        4.100-4.300             

2024   (1-6.ay)                     6.200-

2024 yılında askerliğini bedelli yapacak kimselerin ödemesi gereken miktar, 6.200 doların karşılığı 182.608 liradır. Bu fiyat her ocak ve temmuz ayında memur zam oranına göre güncelleniyor. Bir önceki dönem 122.351 liraya askerlik yapan, gelen 49.25 oranındaki zamla birlikte 182.608 TL yatırması gerekiyor.

Bu oran yani bedelli askerlik bedeli çok yüksek. Böyle yükselmeye devam ederse bedelli askerlik yapanların sayısı zaten düşmüş daha da düşecek. Bu demektir ki bedelli parası yatırıp ardından bir ay askerlik yapan Mehmet Ağa’nın diğer yapmadığı askerliğinin her bir gününün bedeli (182.608/150 =1.217) 1.217 liraya geliyor ki bu para çok yüksek. Bu da bedelli askerliğin önünü kapamak demektir. Çünkü kaç kişi Mehmet Ağa olmak ister bu durumda? Halbuki devlet yetkilileri bu bedelli askerlik fiyatını makul fiyata çekip bedelliliği insanımıza teşvik etmesi gerekir.

Bunun için askeriye her yıl ihtiyaç duyduğu asker sayısını açıklar. İhtiyaç duyduğu kadarını silah altına alır. Geriye kalan asker yükümlülerinin, askerliğini bedelli yapması için teşvik eder. Gerekirse bedelli askerliğin fiyatını düşürür, 28 günlük kışla şartını kaldırır, gerekirse taksit imkanı sunar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde