Ana içeriğe atla

Ah, Şu Gözümüzü Kör Eden Aşk!

Birileri ülke ülke 2023 enflasyon rakamlarının yer aldığı bir listeye yer vermiş. 

Listeye göre genç Cumhuriyet yüzüncü yılında yirmi ülkeye fark atarak enflasyonda hepsinin toplamından daha fazla bir enflasyona imza atarak bu alanda kırılması zor bir rekora imza atmış ve yirmi ülke toplamında enflasyon şampiyonu olmuş.

Bu liste sosyal medyada paylaşılıyor. Paylaşanlar da enflasyonu dert edinenler. Sessiz çoğunluk yine bildiğiniz gibi sessiz ve görmezden geliyor. Keşke sessiz kalarak ve görmezden gelerek sorun ortadan kalksaydı, millet olarak hep susma orucuna başlardık. 

Hoş, konuştuğumuz zaman da değişen bir şey yok. İmam nasılsa bildiğini okuyor ve iş varacağına varıyor. Ceremesini de "Kürt Memed" misali vatandaş çekiyor. 

Geçen yıl yıllık enflasyonumuz sanırım daha yüksekti. Bereket geçen yılın sonunda böyle karşılaştırmalı bir enflasyon listesi görmedik. Öyle zannediyorum, geride bıraktığımız ülke sayısı yirmiden fazla olurdu. Belki de geçen yıl da yayımlanmıştır da ben görmemişim. 

Neyse biz geçen yılı enflasyon şampiyonluğun kaç ülkeyi geride bıraktık merakını bir tarafa bırakalım. 2023 enflasyon şampiyonluğumuza gelelim. 

Bir defa gülünecek ve ayıplanacak bir durum değil. Bu duruma gelme suçlusu da arayacak değilim. Olan olmuştur zira. Bu aşamadan sonra yapılması gereken, bu sonuç niçin çıktı? Hangi sebep ve saikler bu yüksek enflasyonda etkili oldu? Neleri yaptık, neleri yapmadık? Önümüzdeki yıl bu yüksek enflasyondan nasıl kurtulabiliriz? Diğer ülkeler yüksek enflasyondan nasıl kurtulmuşlar üzerine kafa yormamız lazım. Diğer ülkelerle kıyaslanan bu listenin faydası da budur. 

Ama nerede?

Sosyal medyada paylaşılan bu listeyi nasılsa bir arkadaş bir WhatsApp grubuna göndermiş. Grup üyelerinin hepsi de fakülte mezunu. 

Fakat gel gör ki böyle bir konuşma ve fikir testisi yok. Hata ve yanlışlara parmak basmak yok. Tespit ve çözüm önerilerine sıra gelmeden savunmacı refleks zuhur ediverdi hemen. 

"Enflasyon istersen dibe vursun. Oyumuzu buna değil de falana, falana mı verecektik? Söyleyin" demez mi biri. Halbuki beklenen, şu şu gerekçelerle yüksek çıktı. Mücadele ediyor. Geçen yıla göre düştü bakın. Daha da düşecek diyebilirdi. Üstelik bunlar enflasyonu yüksek çıkardı. Oyunuzu bunlara değil de şunlara verin diyen var gibi. Hakikaten neyin kafasını taşıyoruz böyle diyerek. 

Bir başkası, "Ocak 2024 maaşınız kaç dolar? Hesaplayanınız var mı" deyiverdi listeyi görünce. Sanki maaş hesabı yapan, maaşlar yetmiyor diyen var gibi. Üstelik konu maaşlar değil, yüksek enflasyon. Yüksek enflasyonu da çelik ithalatından kaynaklı sorunun atlatılamadığına bağlamadı mı? Helal olsun. 

Bir başkası, “Ne olursa olsun ben seviyorum" demez mi? Sanki sevme, nefret et diyen var gibi. Belli ki eleştirmeyi nankörlük görüyor. Halbuki tenkit iyiye gidilmesi için elzemdir. Ah şu sevmekle eleştirmeyi bir ayırabilsek, sevdiğimizi de eleştirebileceğimize, bunun sevmemize mani olmadığını bir anlayabilsek... 

Bir başkası, 2000 öncesi koalisyon hükümetlerinde hükümetlerin ne kadar beceriksiz olduğunu, zam olarak memura ne kadar az zam verdiğini yazdı. Sanki beceriksizlik ise bunu başkaları da yaptı. Biz de yapsak ne olur demek istedi. 

Hasılı bir sorunun sebeplerini fakülte mezunları arasında tartışamadık bile. Kahrolası önyargımız, kahrolası tarafgirliğimiz, kahrolası savunmacı refleksimiz, kahrolası ölümüne sevgimiz, kahrolası başkasından korkumuz tüm bunlara mani oldu. 

Tüm bunları görünce enflasyon şampiyonu olduğumuz listeyi görmezden gelen sessiz çoğunluğa sevgim bir kat daha arttı.

Yorumlar

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    Konuyu çok güzel bir şekilde kaleme alıp, dile getirmişsiniz.

    "...Hasılı bir sorunun sebeplerini fakülte mezunları arasında tartışamadık bile. Kahrolası önyargımız, kahrolası tarafgirliğimiz, kahrolası savunmacı refleksimiz, kahrolası ölümüne sevgimiz, kahrolası başkasından korkumuz tüm bunlara mani oldu. ..."

    Ne hale geldiysek, sessiz çoğunluğu bile takdir eder olduk!
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde