Ana içeriğe atla

Terörü Kınamamak

Terör Türkiye'nin başının belası.

Az bedel ödemedi bu uğurda.

Nice canlarını bu uğurda verdi.

Nice ocaklara ateş düştü.

Bugüne kadar teröre kurban gidenlerin sayısı say say bitmez.

Okullarımızın isimleri şehit asker isimleriyle müsemma.

Bitti bitiyor, kökü kazındı derken bir bakmışsın, kış uykusuna yatmış terör yeniden hortlayıveriyor.

Kanaatimce kaç yıldır sessizliğe bürünen ve Türkiye içinde teröre kalkışmayan terör örgütü, tüm gücünü Suriye’de yeni bir yapılanmaya verdi. Yani hedefi büyüttü. Belki de birkaç yıl içinde Suriye içinde önce özerklik, ardından bağımsız bir devlet olma mücadelesi verecek.

Terör örgütü bunu kendi başına yapmıyor. Dün Türkiye içinde teröre izin veren güç bugün Suriye’de farklı bir yapılanmanın içinde.

Biz de perde gerisini düşünmeden Türkiye’de terör olmuyor, terörün kökü kazındı diye sevinip duruyoruz.

Hoş, terör örgütünü anlamak zor. Belli ki başka güçler adına vekalet savaşı veriyor. Bu gücü kesmeden, ülke içinde ve dışında terörü yok etmek mümkün değil.

Tüm gücünü Suriye’ye kaydıran terör örgütüne yeni bir görev verilmiş olmalı ki birinci gün altı, ikinci gün altı olmak üzere 12 askerimize kıydı.

Terör örgütünün zamanlaması manidar. Zira her seçim sathı mailine girdiğimiz zaman yapıyor bunu. Çünkü her terör milleti kenetler, milliyetçi oyları artırır. Bu da terör örgütünün misyon ve varlık nedeninin ipuçlarını veriyor bize.

Terörün amacı bir tarafa. Zira bu bizi aşar. Biz gelelim verdiğimiz 12 şehide. Meclis terörü kınamak için ortak bildiri hazırladı. Metne grubu bulunan dört parti imza koyarken iki parti imza koymadı. İmza koymayan bu iki parti tek kelimeyle ayıp ediyor. Her terör eylemine bugüne kadar imza veren partinin, genel başkanı değiştikten sonra kınamaya imza atmaması düşündürücü.

Burada kınamak çözüm mü? Sanki terör bitecek mi denebilir. Terör bitmeye bitmez ama teröre karşı Meclisin kenetlenmesi önemli ve sembolik değeri var. En azından tarafını seçiyorsun.

Hiçbir terör eylemine bugüne kadar imza atmayan ve terörle bağını gizlemeyen partiye gelince, bu parti böyle yapmaya devam ettikçe belli dar bölgenin partisi olmanın ötesine geçemeyecek ve Türkiye partisi olamayacak. Belli ki küçük olsun, bizim olsun amacı güdüyorlar. Belki de misyonları bu.

Terörden medet bekleyen, oy devşirmeye çalışan, terörden ekmek yiyen, teröre ses etmeyen, kenetlenip kınama bile yapamayanlara yazıklar olsun.

Birileri adına vekalet savaşı verip bu ülkeyi kan gölüne çevirenlere de lanet olsun.

Şehit verdiğimiz 12 askerimize Allah’tan rahmet, ateşin düştüğü ocaklara başsağlığı diliyorum.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Söz konusu Meclisin hazırladığı kınama tasarısına imzaların atılması gerekirdi. Ancak iktidardan milli yas ilanı da beklemiştik. Milli Yas ilanını iktidardan duyamadık. Acaba meclisin tasarısına atılmayan imzalar milli yas ilan edilmedi diye mi atılmadı?

    Bir diğer konu da Kuzey Irak'ta konuşlanan bu birliklere öyle kolay sızılabilip, askerlerimize zarar verilebiliyorsa, işimiz kötü sayılır.
    Selam ve saygılarımla.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Kınamama gerekçelerini bilmiyorum ama her ne olursa olsun, kınama yapılmalıydı. Terör örgütü istese her an her yerde şehir ve kırsal demeden terör yapabilme gücüne ulaşalı çok oldu. Benim esas endişem Suriye'de iyice kökleşirlerse en uzun sınırdan sürekli terör haberleri duyacağımız yönünde.

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar.
    Meclisin kınama tasarısına imza atmayan iki partiden herhalde biri CHP'de diğeri hangi parti bilemedim. Çünkü doğru dürüst tv. haberlerini izlemiyorum. Evet, ben de teröre karşı yapılan her harekette Türkiye her kesimiyle tek yumruk olmalı diyorum.
    En uzun sınırımız Suriye sınırıdır. Ancak çok yıllar önce Suriye ile Türkiye arasındaki sınır bölgesine döşenen mayınlar neden temizlendi. Hatta bu mayın temizleme işine İsrail bile talip olmuştu. Demek ki sebebi belliymiş. Türkiye neden bu mayınların temizlenmesine müsaade etti. Aslında bu mayınlar temizlenmese daha mı iyi olurdu? Aslında bu konular bizim boyutumuzu aşan konular. Neyin yanlış neyin doğru olduğunu biz bu birikimimizle bilemeyiz. Ama insan düşünmeden de edemiyor. Neden? Bizler vatanını ve milletini seven insanlarız. vatanımıza ve milletimize bir zarar gelmesin istiyoruz. Bu bağlamda da böyle aklımız erse de ermese de konuşmak durumunda kalıyoruz.
    Selam ve muhabbetle.

    YanıtlaSil
  4. Kınama metnine imza atmayan da sürekli isim değiştiren ve Doğu ve Güneydoğudan tulum çıkaran şimdilerdeki adı DEM olan parti. Maalesef terörle arasına mesafe koyamıyor. Onlar Kürtlerden, Batı da Türk milliyetçilerden oy alıyor. Kürt ve Türk milliyetçiliği birbirini besliyor.
    Suriye sınırındaki mayınlar Suriye iç savaşı çıkıp bizi oluk oluk Suriyeli göçmen gelince o mayınların ihaleyle niçin temizletildiği anlaşıldı ama ne bunu düşünürüz ne de niye temizlendi diye tepki gösteririz. Sebepten ziyade sonuç odaklı çalışıyor bizim beynimiz.
    Biz sade vatandaş etkili ve yetkili kişilerden de daha fazla düşünürüz. Bakmayın esamemiz okunmadığına. Ben bu konuları bilmiyorum diyenden değil, bilirim, her işten anlarım diyen siyasetimizden korkmak lazım. Siyasetimiz ne kadar milli bunu düşünmek lazım. Bize mi hizmet ediyor yoksa başkasına mı üzerinde düşünmeye değer.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde