Ana içeriğe atla

Alkışlar Hakemlere

Sorunu, şiddet ve kaba kuvvetle çözme yolunu tercih ederek sorun çözeceğiz derken geriye bir yığın sorun üreten bir toplumuz. Bu konuda üstümüze yoktur. Yeter ki dövebileceğimize gözümüz kessin ve gücümüz yetsin. 

Şiddet toplumuyuz vesselam.

Bu ülkede;

Çocuk şiddete maruz kalır. Çünkü gücü yoktur. 

Kadın şiddete uğrar. Çünkü korumasızdır. 

Öğretmen dayak yer. Çünkü öğretmenin elinde sadece kalemi var. Bir de sayısı çok ve arkası yok. 

Hekimlerin eli yok dili yok. Çünkü elleri ve idrakleri hastaya teşhis koyma ve tedavi etmeye odaklı. Kavgaya hiç meyilli değiller. Çünkü tıp eğitimi alacağız derken karate öğrenmek hiç akıllarına gelmemiş. 

Kadına şiddet uygulamak bu ülkede ayyuka çıktı. Meclis kanun üzerine kanun çıkarmak suretiyle kadına şiddeti minimuma indirmeye çalışıyor. Kadına dokunan en az iki ay uzaklaştırılmayı göze alması gerek. Avukatlar ve kadın dernekleri şiddete uğrayan kadını korumada pervane oluyorlar. 

Öğretmen ve doktorlara şiddet son yılların vakayıadiyesi. Doktorların bağlı olduğu dernek ve birlikler şiddet konusunda duyarlı. Herhangi bir hekim şiddete maruz kalsa tüm hekimler birlik olup basın açıklaması, protesto yürüyüşü, iş bırakma gibi eylemler için çabucak organize olabiliyor. Sağlık Bakanlığı da işin takipçisi. 

Öğretmenlere gelince, yukarıda dediğim gibi öğretmenin sahibi yok. Sendikalardan cılız açıklamalar ve sosyal medya üzerinden şiddete hayır pankartlarıyla iş geçiştiriliyor. Öğretmenlerin iş bırakması diye bir durum söz konusu olmaz. Her bir öğretmen aksatmadan dersine girer. Kısaca şiddete maruz kalan öğretmenin yanında meslektaşları bile yok. 

İster doktora ister öğretmene şiddette, şiddet uygulayan kişi ya da kişiler ifadesi alınıp adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor. Bu kesimlere uygulanan şiddetin kesilmemesinde, bu adli kontrol şartının payı büyük. Çünkü adli kontrol, bir nevi "Delikanlı! Uyguladığın bu şiddet yeterli değil. İşini iyi yap ve sonuca git diye seni serbest bırakıyorum" demektir. 

Son şiddet Ankaragücü-Rizespor maç bitiminde Ankaragücü kulüp başkanı tarafından maçın hakemine yapıldı. Hakemler verdikleri kararlarıyla çok eleştirilse de bugüne kadar hakeme şiddet pek görülmüş değil. 

Şiddetin hemen akabinde yumruk atan ve tekmeleyen iki kişi tutuklanıyor. Hakemler, maçlara çıkmayacağız açıklaması yapıyor, federasyon maçların süresiz ertelendiği kararını alıyor. Kısaca şiddet en aşağıdan en tepeye kadar lanetleniyor. Hakemler hastanede tedavi altına alınan mağdur hakemin durumuna göre karar alacaklarını beyan ediyorlar. 

Doğrusunu açıklamak gerekirse hakemleri takdir ettim. Birden organize olup karar aldılar ve gösterdikleri tepki ile sonuç aldılar. Helal olsun hakemlere. Bir meslektaşlarına yapılan saldırıyı kendilerine yapılmış kabul edip kenetleniverdiler. Bugüne kadar böyle sonuç alıcı tepkiyi ne öğretmenlerde gördüm ne de hekimlerde. 

Hakemlerdeki bu birlik ve beraberlik hem öğretmen hem de sağlık çalışanlarına örnek olsun. Meslektaşlarına yapılan en ufak bir saldırı ve şiddet için birlikte hareket etmenin sonuç alıcı olduğunu görmüş oldular.

Yorumlar

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    Adli kontrol uygulamasının yanlışlığı konusunda sizinle hemfikirim. Ben de karşıyım bu uygulamaya. Şiddet konusundaki saptamalarınıza katılıyor ve sizi bu konuda onaylıyor ve size destek veriyorum. Ayrıca hakemlerin kendilerine yapılan şiddet karşısındaki tutm ve davranışlarını ben de takdir ediyorum.

    Şiddete maruz kalan toplumun her kesimi, hakemlerin şiddet karşısında gösterdikleri tavrın aynısını göstermek zorundalar. Aksi halde, şiddetin önü alınamaz. Dediğiniz gibi bir şiddet toplumu olduk çıktık.

    Eskiden Allah'tan korkar gibi, haşa polisten korkardık. Şimdi artık kimse ne polisten korkuyor ne de şiddetin sonucunda karşılaşacağı müeyyidelerden korkuyor.

    Cenab-ı Hakk, hepimize hidayet versin ve bizleri ıslah eylesin. Ve Allah'ın laneti de, bizleri bu hale getirenlerin üzerine olsun.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. As, bilmukabele. Aklın yolu bir misali şiddet bizim ortak derdimiz maalesef.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde