Ana içeriğe atla

Yolunuz Kafeye Düşmeye Görsün!

Bazen eş dostla bir araya gelip muhabbet etmek için buluştuğumuzda, oturma yeri olarak esnaf çay ocaklarını seçeriz. Çayları hem taze hem güzel hem de açık, demli, normal nasıl çay istersek, ona göre çaylarımız gelir. Çayın görüntüsü ve kokusu al beni iç der. 

Bazen içtikçe içeriz. Bazen içesimiz gelmese bile muhabbete yeni arkadaş dahil olunca, birlikte içelim diye ona eşlik ettiğimiz olur. 

Muhabbet koyulaştıkça çaylarımız da tazelenir. Hem çaya doyarız hem de muhabbete. Bu vesileyle hasret de gidermiş oluruz. 

Bazen çay içesimiz gelmez. Bir iki bardak içtikten sonra oturmaya devam ederiz. Çay ocağı sahibi bir şey içer misiniz demez. Ne zamandır çay içmiyorlar, ne zaman kalkacaklar diye gözümüzün içine bakmaz. 

Çoğu esnaf, içtiğimiz çayın hesabını da tutmaz. Onun yerine kaç çay içtiğimizi biz tutarız. 

Çay ocaklarının çay fiyatları da asgari seviyede. Genelinde 5 lira. Bugün bu paraya hiçbir şey alınmaz ve içilmez.

Çay içmek için kafeleri tercih etmem. Bazen zorunlu olarak oturup çay içtiğimiz olur.

Geçenlerde bir arkadaşla öğle 1 sularında bir kafeye girdik. Koca kafede bizden başka kimse de yoktu. 

Garson kızımız birinci hamur kağıda basılmış, kitap gibi birer menü koydu önümüze. Az geri çekildi. Sipariş vermemizi beklemeye koyuldu. İçeceğimiz çay olsa da o değilden sayfaları karıştırdık. 

Ardından iki çay dedik. Bu arada menüdeki diğer çeşitlere ve fiyatlarına bakmadım. Gözüm çayın fiyatına gitti. 25 lira idi esnaf çay ocağında beş lira olan çay. Burada içtiğim bir bardak çay fiyatına esnaf çay ocağında beş bardak birden içerim. Ama düştük bir kere. 

Öyle zannediyorum, kafeye girmek 5 lira, önümüze menü listesinin konması 5 lira, garson kızın kenarda beklemesi 5 lira, çayların getirilmesi 5 lira. Etti mi 20 lira. Demek ki çayın kendisi de 5 lira olduğuna göre bir bardak çayın maliyeti burada da 5 lira. İşin içinde menü kitapçığının matbaada basılması, kafenin kirası ve garson bedeli yok. 

Neyse siparişimiz çok geçmeden geldi. Buran buram kokusunu almadığım çayın rengi, çay ocağındaki tavşan kanının yerine, tabir yerindeyse imamın abdest suyu gibiydi. Bir yudum aldım. Midene yazık, içme beni der gibiydi. Fiyatı görünce moralimi bozan çayı ağzıma alınca ağzımın tadı da kaçtı. Elin mahkum içeceksin. 

Biraz oturduktan sonra burası söğüt gölgesi değil, birer çay daha içelim deyip iki çay daha içtik. 

Çayın tadı olmasa da sohbet koyulaştı. Gözüm bir ara sağa sola kaydı. Boş masaların çoğu dolmuş. Biz fark etmemişiz. 

Bir başka garson kızımız masamıza kolonya ile geldi. Bize kolonya tuttu. 

Arkadaşa, birer çay daha içelim mi dedim. Yok dedi. Başka bir şey, ona da yok dedi. Dedim, bu kızımızın kolonya tutması ya kalkın ya bir şey için anlamına geliyor olmalı. Masalar da doldu. İstersen birer daha içelim dedim. Kalsın, kalkalım dedi. Kalktık. Hasılı esnaf çay ocaklarında görmediğimiz kolonya tutması dışında, dört çaya 100 lira ödedik. Bu arada bu yüz lira ile esnaf çay ocağında kolonya ikramı olmadan tamtamına 20 çay içebiliyormuşuz. 

Kafe tecrübesinden birkaç gün sonra başka bir arkadaşla yine çay ocağında buluştuk. İkişerden dört çay içtik. Israr ettim. Başka da içmedi. Bak hele dört çay içtik ama daha kafedeki bir çayın fiyatına ulaşamadık. Gel biraz içelim, bendensin dedim. Kafi dedi. 

Bu anekdottan sonra çayı nereden içeceğinizi anlamış olmalısınız. Yok, kafenin havası başka derseniz, ne diyeyim, sizin tercihiniz ama kendi düşen ağlamaz. Bu arada havanız batsın. Paranıza acımaz sanız, ağzınızın tadını bozmayın derim. Bir de havanız ve havası varsın derim. Başka da bir şey demem.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Çok haklısınız sayın hocam. Fiyatlara itiraz ettiğiniz zaman da her şeye zam geliyor, Dolar kaç liraya yükseldi biliyor musunuz diyorlar? Acaba memleketimde para birimi mi değişti? Arjantin gibi mi olduk? Diye sorular soruyorum kendi kendime.

    24 Kasım Öğretmenler Günü'nüzü kutlar; sağlık ve mutluluklar dilerim. Ancak bu düzen ve sitem hiçbir öğretmene mutluluğu tattırmayacak gibi geliyor.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. As. Zamdan, günübirlik değişen fiyatlardan, hayat pahalılığından geçtim. Bu niye böyle demekten de vazgeçtim. Aynı ürünün her yerde afaki derecede fiyat farkı garip. Yazık, bu ülkenin sahibi yok. Vatandaş tutturabildiğine satıyor.
      Öğretmenler günüyle ilgili temennileriniz için teşekkürler. Yeni ve olumlu gidişattan geçtim. Allah bundan geri koymasın.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde