Ana içeriğe atla

Sevdim Bu Serbest Piyasayı

Fi tarihinde aldığım demode olmuş ama işimi gören ev terlikleriyle geçinip gidiyordum. İçişleri bakanı tutturdu ev terliği de ev terliği diye. Bugün, yarın derken baktım aile saadetim bozulacak. Çıkrıkçılar İçinden geçerken fiyatlar nerede bir öğreneyim diye içi terlik dolu bir dükkana girdim. Bayan ve erkek terliklerinin fiyatlarını sordum. Erkekler 100-150, kadınlar 100-130 dedi. Teşekkür edip ayrıldım. 

Birkaç gün sonra kışlık yürüyüş ayakkabım sökülmüş, şurayı bir dikiver diye ayakkabıcılar içindeki tamircime gittim. Uzatırken ayakkabının önünde açılmış bir yer daha gördüm. Şurası da sökülmüş demeye kalmadan ayakkabının sol tarafında da bir açıklık gördüm. Tamirci eline aldı. Sökülmüş değil, yırtılmış bu. İçten yama yapmamız lazım. Ayaküstü yapılacak bir şey değil. Bu ayakkabıyı bırakman lazım dedi. Tamam, bir ara getireyim dedim. Çıkarken ev terliği için hangi dükkanı önerirsin dedim. Kimseyi öneremem. Dolaşacaksın.  Nereden hesaplı bulursan, alacaksın. Çünkü fiyatlar allak bullak dedi. 

Girdim bir dükkana. 70 dedi kadın terliğine. Başka bir yere girdim 80 dedi. Erkek terliğini bıraktım. Kadın terliği sormaya başladım. 100 dedi. Baktım fiyatlar sadece tamircinin dediği gibi allak bullak değil, benim kafa da allak bullak oldu.

Bir de renk beğenme sorunu var. Çünkü ben giymeyeceğim. Alıp gelip bir de bu renk olmaz denirse, o zaman esnafla tekrar yüz yüze gel. Her bir girdiğim ve fiyat sorduğum yerden fotoğraf da çekiyorum. 

Bugünlük bu kadar yeter. Aşağı yukarı fiyatlar belli oldu. Fiyatlar 70 ila 130 arasında değişiyor. Renkler de belli olursa, yarın bir gün alırım dedim. Evin yolunu tuttum. 

Kafa ev terliğine şartlanınca her gün gelip geçtiğim Anıt'ın orada dışarıda teşhir edilmiş ev terliklerini gördüm. 70-100 arasıymış. 

Az daha gittim. Her türlü eşyanın satıldığı bir yer daha gözüme çarptı. Burada 65 lira imiş. 

Şu ana kadar 5-6 esnafa sordum. En uygun fiyatı burada buldum. Aldım mı? Hayır. Daha renk seçimi olacak. 

Almadan evin yolunu tuttum. Nasipse, sorduğum fiyatlar yerinde kalırsa, biz bir renk seçimi yaparsak, bir gün alırız. 

Anlayacağınız alacağım at ile deve değil. Eve yeterince bayan ve erkek terliği alacağım. Fiyatlar da belirttiğim gibi uçuk kaçık. Aralarında üç, beş, on, yirmi oynasa eh diyeceğim. Marka farklı olsa, markadan markaya kalite farkı olur diyeceğim. Baktıklarımın hepsi de Gezer terliği. Aynı marka aynı model terlik yan yana, birkaç dükkan arayla bu kadar fark eder mi? Ediyor maalesef. Çünkü biz buna serbest piyasa diyoruz. Herkes tutturabildiğine satıyor. 

Alacağım terliğin bir ehemmiyeti yok. En yüksek çekenden alsam, beni ne öldürür ne de esnafı ondurur. Yarına ne fiyat çekecekleri belli olmayan, oturmamış bu piyasadan ne alışveriş yapılır ne de selam verilir. Buradan maalesef ne etik çıkar ne de ahlak. Her birinin dükkanının önü ya da arkası Kapu Camisine bakıyor. Ne de olsa camiye komşular. Camide pişen bize de düşer dememişler. Anıt meydanındaki dükkanlar da laik ve seküler Anıt’a bakıyor.

Aynı marka aynı kalite aynı model terliklerin birbirine yakın esnaftaki bu fiyat uçurumunun müsebbibi acaba ayakkabı markası olabilir mi diye düşünmeye başladım. Firma, bu terliği hepiniz farklı farklı fiyata satacaksınız. Fiyat farkını gören müşteri her birinizin dükkanını gezecek. Böylece geze geze Gezer terliğe kavuşacak demiş olabilir mi? Niye olmasın. Boşu boşuna farklı fiyat çeken esnafa kızdım. Hakkınızı helal edin kardeşlerim. Size bu serbest piyasada bol müşteriler dilerim. Ne de olsa kurt puslu havayı sever. Bize de bu puslu havayı oluşturanları yad etmek düşer. 

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Sayın hocam, esnaf malının ederine ve kıymetine göre zammını güzel güzel kendi belirliyor. Ama biz maaşımıza, kendimiz zam yapıp maaşımızı piyasadaki mal ve hizmet fiyat artışları parelelinde artıramıyoruz. Temmuz zammından bu tarafa her şeye dünyanın zammını yüklediler, ama bizim maaşlar hala o eski Temmuz seviyesinde sayıklıyor.
    İşte bu nedenle 130 TL. sına satılan terliğin fiyatı, aldığımız maaşa göre bize çok yüksek geliyor.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. As, fiyatların yüksekliğinden, uçtuğundan geçtim. Uçuk kaçık ve bu kadar farklı olması garip. Sahibi yok bu ülkenin, kişilerin vicdanına bırakılmış. Vicdan denen şey de yok. Esnaf serbest piyasanın nimetlerinden böyle bir güzel faydalanıyor. Memurun suçu maaşının serbest piyasada belirlenmemesi. Belirleyenlerin bir iyi yönü var. Sağ olsun enflasyona ezdirmiyorlar. Şayet enflasyonun altında kalmışsa ölme eşeğim ölme pardon bir altı ay sonra enflasyon farkını veriyorlar. Biz buna devlet yönetimi diyoruz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde