Ana içeriğe atla

Hac Bana Göre Değildi Zaten

2013 yılında hacca müracaat etmiştim. 2024 yılı hac kurasıyla birlikte katıldığım kur'a sayısı 12 olmuş. Hacca gitmeye hak kazanamamışım. Sıralamada 53063. olmuşum. Konya'dan gitmeye hak kazananların sayısı 3217 olduğuna göre böyle giderse hacca gitmek şimdilik pek ufukta görünmüyor. 

"2024 yılı hac için kura sonucuna göre kesin kayıt hakkı kazanamadınız" sonucu 12 yıldır böyle. Sonuca bakmak için e devlete girmeden önce acaba hac çıkar mı diye içim küp küp attı. Kazanamadınız sonucunu görünce insan kazanamamaya sevinir mi? Hiç olmadığı kadar sevindim. Hanım üzülürken benim keyfim yerine geldi. 

Niçin sevinmedim? Çünkü bu zamanda hacca gitmek cesaret ister. Daha doğrusu para ister. O da bu garibanda yok. 

Param yok da ne işim vardı kurada? Dövizin fırladığı 2018 özellikle 2022, 2023 yılında hacca gitmek zor mu zor. Çünkü 2023 döviz kuruna göre iki kişilik normal oda için nereden baksanız, bir 200 bin lazım. Diğer masraflarla birlikte üç yüzü gözden çıkarmak gerek. 

Türk lirasının pul olmadığı, dövizin yatay seyir izlediği, normal seyrinde gittiği eskiden ise hacca gitmek kolaydı. Hiç parası olmayan kurada hac çıkınca, eşten dosttan borç bulup gidebiliyordu. 

Şimdi de borç bulunup gidilmez mi? Borç bulunabilir. Yalnız dövizin nerede duracağı kestirilemeyen bugünlerde hatta bu yıllarda döviz ya da altın borç almak cesaretin yanında bedel ister. Döviz kurunun düşük ve yerinde saydığı eski zamanlarda alınan borcu ödemek kolaydı. Zengin olmayan biri bile bu borcu zorlanmadan ödeyebilirdi. Şimdi ise dövize endeksli hacca gitmek zenginlik ister. Zenginlik ise hiç yanımdan geçmedi. Kazara hac çıkıp borçla hacca gitmiş olsaydım, geriye kalan borcu ödemek için ömrümün geri kalan kısmı yeter miydi, bunu hiç kestiremiyorum. 

Hasılı "Yol bulabilenlerin" gitmekle yükümlü olduğu haç, eskiden zengin işi bir ibadet kabul edilirdi. Dövizin düşük olduğu zamanlarda zengin fakir fark etmeden herkesin gidebildiği hac son yıllardan itibaren yeniden zengin ibadeti oldu. 

Ben iyi ki çıkmadı. Nasıl giderdim hesabı yaparken eşim üzülmeye başladı. Yine çıkmadı dedi durdu. Mübarek, para pul yok. Nasıl giderdik dedim. Yeter ki çıksın. Borç bulup giderdik dedi. Öyle ya borç yiğidin kamçısı, bu borcu da ben ödeyeceğime göre hanım borca niye üzülsün. Yeter ki hac çıksın. Nasılsa biri öderdi. Bizim ki biri davet olunca, davet var diye sevinirmiş. Diğeri bunun karşılığı var diye üzülürmüş hesabı.

Hasılı hacdan daha doğrusu borçtan bu sene de kurtuldum. Seneye zengin olacağıma dair ufukta hiç umut görünmüyor ise de Allah kerim. Bu işi şimdilik bir sene ötelemiş olduk.

Yorumlar

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    Bundan 12 yıl önce hac kuranız çıkmış olsaydı, gayet rahat bir şekilde temin edebileceğiniz bir miktar ile haca gidebilirdiniz. Ama şimdi mümkün değil. Ben asla haca gitmeyi düşünmüyorum. Oraları gezmek ve görmek isteseydim zamanında bir umre ile bu işi çözerdim. Hac ayını neden böyle bir aya bağlıyorlar. Oysa, hac ayları bildiğim kadarıyla bir aydan fazla bir zaman süresini kapsıyormuş. İşin ticaretinde olan Suudilerin bir oyunu diyebilir miyiz?
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar, bu devirde hacca gitmek yürek ister. Daha doğrusu para ister. Yani zenginlik şart. Yıllar önce "Hacca bir yol bulmalı" başlıklı bir yazı yazmıştım. "Hacc belli aylardadır" ayetşnden hareketle haccı bir aydan fazla ayda yapılabileceğini İşlemeye çalışmıştım. Böyle olursa hac üç aya yayılır. Kimse kotaya takılmadan hacca gidebilir demeye çalışmıştım. Ki hac şevval, zilkade ve zşlhicce ayları hac ayları diye bilinir. Biz ise zşlhicce ayında yapıyoruz. Bu konuda Suudilerin kastının ve oyununun olduğunu sanmıyorum. Yılların geleneğini aşmak zor.

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar.
    Bakın okuduğum kaynaklar hac ayları konusunda doğru bilgi vermiş. Ve en önemlisi Kur'an ayeti de "hac bilinen aylardadır" çoğulu ile açıklıyor. Bir ay olsaydı, "hac bilinen aydadır" derdi. Yılların geleneği yüzünden müslümanlar hac fazrizasını yerine getiremiyorlar. Suudiler daha çok para kazanmak istiyorlarsa, haccın üç ay içinde yapılabileceğini ve şu anda kabul edilen hacı sayısının tam üç katı hacı kabul edebileceklerini ilan etsinler.
    Hac, namaz ve oruç ibadetlerimizde de bir çok sıkıntılı konular var, ama kimse açıklıyamıyor. Ben bu konuda Prof. Dr. Hüseyin Atay ve yine Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün cesurca doğruları açıklayıp ilan ettiklerini kitaplarından biliyorum.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde