Ana içeriğe atla

Zenginlikle İlgili Hadisler

Zenginliği öven hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:

Allah’ü Teâlâ birine çok mal verir, bu da malını Allah’ü Teâlâ’nın razı olduğu, beğendiği yerde harcarsa, bu kimseye gıpta etmek, imrenmek yerinde olur. [Buhari]

Allah’ü Teâlâ bir kuluna mal ve ilim verir. Bu kul da haramlardan kaçınır, akrabasını sevindirir, malından, hakkı olanları bilip verir ise, Cennetin yüksek derecesine kavuşur. [Tirmizi]

Ya Rabbi, buna [Enes bin Malik’e] çok mal ve çok çocuk ver ve bunlarla kendisini bereketlendirsin! [T. Muhammediyye]

Mal, salih kimse için ne güzeldir. [Taberani]

Mal ile şeref kazanılır. [İ.Ahmed]

Şerefinizi mal ile dininizi de dil ile koruyun! [İ. Asakir]

Kişinin, şerefini korumak için verdiği şey, kendisi için sadaka olur. [Ebu Ya’lâ]

Müminin izzeti, halktan müstağni olmasıdır. [Taberani]

Mal sevgisini kötüleyen hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:

Her ümmetin bir fitnesi vardır. Ümmetimin fitnesi maldır. [Nesai]

Her şeyin bir afeti vardır. Ümmetimin en büyük afeti, dünyaya, paraya gönül vermektir. İyi yolda harcayan hariç, mal toplayanın çoğunda hayır yoktur. [Deylemi]

Kişi yaşlandıkça iki şeyi gençleşir: Uzun yaşama arzusu ve mal sevgisi. [Buhari]

Paranın kuluna lanet olsun, paraya tapan helak olur. [Tirmizi]

Herkesin bir sanatı vardır. Benim sanatım da fakirlik ve cihattır. Bu ikisini seven beni sevmiş, bu ikisine buğzeden bana buğzetmiş olur.  [İ. Gazali]

Şeytan dedi ki: "Mal sahibine sabah akşam bunlar için vesvese vermeye çalışırım: Malı helal olmayan yerden edinmesine uğraşırım. Hak olmayan yere harcatmaya çalışırım. Mala karşı içinde sevgi ve muhabbet veririm ki onu yerine harcayamasın. [Taberani]

Zenginlik ve mal sevgisiyle ilgili hadisleri “dinimizislam.com” sitesinden aldım. Değişik kaynaklardan yer verilen bu hadisler üzerinde durmayacağım. Bu konuda şunları söylemek isterim. Bu evrende her şey zıddı ile yaratıldığına göre zenginlik ve fakirlik de birbirine zıt olarak yaratılmıştır. Ki böyle olmalıdır. Çünkü herkes zengin veya fakir olsaydı hayatın bir anlamı olmaz ve işler yürümezdi. Zengin fakire, fakir de zengine muhtaç bir şekilde olacak ki işler yürüsün. Herkes zengin olsa, rutin işler yürümez. Herkes fakir olsa yine yürümez.

Zenginlik aynı zamanda fakirlik gibi bir imtihan vesilesidir. Allah kimine vererek imtihan eder, kimine de vermeyerek imtihan eder. (Bir diğer yazımda fakirlikle ilgili hadisler üzerinden bir değerlendirmede bulunacağım.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde